| Kanama ya da kusma ihtimaline karşı yaralının yüzünü yana çevirin. | Open Subtitles | أقلب راسهم على الجانب أذا كان هنالك أي نزيف أو التقيؤ |
| Bu bende kafanıza kusma isteği uyandırıyor efendim. | Open Subtitles | هذا يجعلنى ارغب فى التقيؤ على راسك . سيدى |
| Belki de pilot bölüm bunun hakkında olmalıdır. Birinin yeleğine kusmak. | Open Subtitles | ربما يكون هذا هو موضوع الحلقة، التقيؤ على صديرية شخص ما |
| Uçakta olduğumuz sırada kusmuk torbasının üstünü okumaya başladığımı fark etmedin mi? | Open Subtitles | أعني, ألم تلاحظ في الطائرة عندما بدأت تتحدث بدأت أقرأ ما مكتوب على كيس التقيؤ |
| Güzel çünkü şimdi gidip kusacağım. | Open Subtitles | أجل - أجل - , جيد لأنني أريد التقيؤ الآن |
| kusmayı uyaran müshili yarattık. | Open Subtitles | وقُمنا بإنتاج مُسهل لطيف للأمعاء يُسبب التقيؤ |
| Düzenli olarak ateşli kafamı seramik karolara geçiriyor, günlerdir bir şey yememiş olmama rağmen kusmaya çalışıyordum. | TED | أتقلب لتبريد رأسي المحموم على أرضية السيراميك ومحاولاً إجبار نفسي على التقيؤ رغم أنّي لم آكل شيئاً منذ أيام. |
| Hem kardeşinin kafasına Kusmaktan daha kötü olabilir mi ki? | Open Subtitles | وهل بالإمكان أن تكون أسوأ من التقيؤ على رأس أخيها؟ |
| Ben mi? Hayır. kusma perileri geldi. | Open Subtitles | أنا لا قزم التقيؤ أتى و هو حقا جدير بالاحترام |
| Ben mi? Hayır. kusma perileri geldi. | Open Subtitles | أنا لا قزم التقيؤ أتى و هو حقا جدير بالاحترام |
| Tekrarlayan kusma, elektrolit dengesizliğe o da düzensiz kalp atışına, bu da kalp krizine neden olur. | Open Subtitles | الراكضين، تكرار التقيؤ يسبب خلل بالتوازن الإلكتروليتي مما يؤدي لعدم اتساق النبض مما يؤدي لأزمة قلبية |
| İngilizce'yi unuttum. kusmak istedim. | TED | فقدت التعبير باللغة الإنجليزية، كنت أرغب في التقيؤ. |
| kusmak üzereyim. | Open Subtitles | أنا اقتربت من التقيؤ الآن أنت لا تريد أن تعرف |
| kusmak, vücudumuzun iyi değilim deme şeklidir. | Open Subtitles | التقيؤ هي وسيلة الجسم لاخبارنا ان شيء ما غير صحيح |
| kusmuk nöbeti için çağrılmak çok hoşuna gider. | Open Subtitles | صحيح , ستحب أن يتصل بها للمراقبة من أجل التقيؤ |
| kusmuk fırlatma yarışında yeni bir rekor kırmak üzereyim. | Open Subtitles | أنا على وشك أن أحقق رقم قياسي في التقيؤ الصاروخي |
| Aman tanrım, kusacağım. | Open Subtitles | يا إلهي , أنا ذاهب الى التقيؤ. |
| Aynı anda hem kusmayı hem de bir dallama olmayı becerebiliyor. | Open Subtitles | واو انه يستطيع التقيؤ وان يكون وغدا في نفس الوقت |
| kusmaya çalistim ama hiçbir sey gelmedi. | Open Subtitles | حاولت أن أجبر نفسي على التقيؤ لكنّ شيئاً لم يخرج |
| Kusmaktan dolayı su kaybetti elektrolit dengesizliği de V-fib'i tetikledi ve sonra nabzı durdu. | Open Subtitles | إنه مفتقد للسوائل بسبب التقيؤ وفقدان التوازن أثار رجفانه البطيني, وبهذا فقد نبضه |
| Şeyindeki kusmuğu yıkayıp içine gireceksin olayın. | Open Subtitles | عليك أن تغسل التقيؤ من على قضيبك . لنصل إلى ذلك |
| Kendi aptallığımdan şaşkına döndüm. Kusabilirim! | Open Subtitles | أنا مندهشة لغبائي، أوشك على التقيؤ |
| Grup şarkıları söylüyorlar. En sert kim kusacak muhabbetindeler. | Open Subtitles | يرددون الأغاني في مجموعات والأخويات تتنافس لناحية التقيؤ |
| Michael, adamın her an kusması mümkün görünüyor. | Open Subtitles | مايكل ، هذا الشخص يبدو على بعد لحظات من التقيؤ |
| Sürekli kusmanın, birden bire nikotinden tiksinmenin ve ayak kaşıntısının ne anlama geldiğini bilen biri olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه شخص عرف ما المشترك بين التقيؤ المستمر فقدان الشهية المفاجئ للنيكوتين و الحكة بالقدم |
| İğrenç ellerini her dokunduruşunda, kusacakmış gibi hissettim. | Open Subtitles | وشعرت كإننى أود التقيؤ عند كل مرة يلمسنى |
| Şu ucubenin kafanın içine doldurduğu zehirli saçmalıklar midemi bulandırıyor. | Open Subtitles | والسم الذي يبثه ذلك المخبول في عقلك يجعلني أريد التقيؤ |
| Beni kusturuyorsun. | Open Subtitles | أنت تدفعنى إلى التقيؤ ماذا ؟ |