| On yedi Sürdürebilir kalkınma Amacı'ndan dokuzunun olumlu yönde etkilenmesine sebebiyet veriyor böylece. | TED | يساعد في التأثير إيجابياً على 9 من أصل 17 من أهداف التنمية المستدامة. |
| Bu arada, bunlar bizim BM'deki ilk kalkınma hedeflerimizin arasındadır. | TED | وبالمناسبة، هم أهداف التنمية المستدامة من الأمم المتحدة. |
| Şimdi tabi ki de modern sektör... ...birçok kalkınma yardımı ve kaynağının gittiği yer. | TED | الآن فان القطاع الحديث ، بطبيعة الحال ، هو الذي يستقطب الكثير من مساعدات التنمية وموارد دخل. |
| Bu şu anlama geliyor; insani gelişim, laiklik değil, dönüşüme uğrayan Orta Doğu'da kadınların işe alınmalarının çözümüdür. | TED | ما يعني ذلك هو أن التنمية البشرية وليس العلمنة هي مفتاح تمكين المرأة في الشرق الأوسط المتحول. |
| Katılımcılara bu şeker kavanozlarının, yandaki gelişim laboratuvarına katılan çocuklar için ayrıldığını özellikle belirttik. | TED | أخبرنا المشاركين بشكل صريح علبة الحلويات هذه مخصصة للأطفال المشاركين في مختبر التنمية القريب. |
| Ve aslında kısa zaman öncesine kadar tarıma ve kalkınmaya yol açmak için bataklık kurutmak konservasyonun gerekliliği olarak görüldü. | TED | وفي الواقع، كان يعتبر تجفيف المستنقعات لإفساح الطريق للزراعة و التنمية الحضرية جوهر المحافظة على الحياة منذ وقت ليس ببعيدٍ. |
| geliştirme ortakları vizyonuma dahil olmadan önce veri görmek istedi. | TED | أراد شركاء التنمية رؤية البيانات قبل ربطها مع رؤيتي. |
| Mevcut konu ne olursa olsun, amaç yönelimci ve kaçınmacı olarak ifade edilebilir. | TED | بغض النظر عن الموضوع المطروح، هناك نية يمكن أن تصاغ في التنمية والوقاية. |
| Ben bir sürü eyalet ekonomisi kalkınma ajansı idarecileriyle bu meseleleri görüştüm, bir sürü idareciyle. | TED | وقد تحدثت للكثير من موجهي وكالات التنمية الاقتصادية في الولايات عن هذا الموضوع والكثير من المشرعين بهذا الخصوص. |
| Yani burda eyaletlerde politikaya yön verenlere ekonomik kalkınma bakımından konuyla ilgili temel fayda mevcuttur. | TED | إذاً فهذه هي المنفعة الرئيسية التي تهم صناع سياسة الولاية على صعيد التنمية الاقتصادية. |
| 2015 yılında, BM sürdürülebilir kalkınma amaçlarını kabul etti. | TED | في عام 2015، اعتمدت الأمم المتحدة أهداف التنمية المستدامة. |
| Hâlâ siz ve ben, Washington'daki meslektaşlarım, durmadan kalkınma yardımı hakkında tartışıp görüşüyoruz. Fakat işçi dövizlerini bozukluklar diye görmezden geliyoruz. | TED | ومع ذلك، أنا وأنتم والزملاء في واشنطن ندخل في جدل طويل ونتناقش حول مساعدات التنمية بينما نتجاهل أهمية الحوالات النقدية لصغرها |
| kalkınma topluluğu, işçi dövizi gönderme maliyetinin yüzde 8'den yüzde 1'e düşürmesini amaçlamalı. | TED | يجب أن تسعى منظمة التنمية لتخفيض تكاليف الحوالات المالية من 8 إلى 1 بالمئة |
| Konunun ciddiyetini Afrika ülkelerinde kalkınma ve insan hakları konusunda çalışmaya başladığımda anladım. | TED | و في وقت لاحق بدأت العمل في البلدان الأفريقية في قضايا التنمية وحقوق الإنسان. |
| Bu yıl iki büyük zirve yapılacak. İlki, Eylül ayında New York'ta yapılacak olan Sürdürülebilir kalkınma Hedefleri Zirvesi. | TED | سيكون هناك قمتين كبيرة هذا العام: أول واحدة، في سبتمبر في نيويورك، هو قمة لأهداف التنمية المستدامة. |
| Sinapsların oluşturulması ve yok edilmesi insan gelişimi insan gelişim ve ve öğreniminin normal bir parçası. | TED | الآن، إنتاج واستبعاد نقاط التشابك العصبي هو جزء طبيعي من التنمية البشرية والمعرفة. |
| Bu miktar ise Cezayir ve Gabon'un İnsani gelişim Endeksleri'nin arasında bir yerde. | TED | تقع في مكان ما بين مؤشر التنمية البشرية للجزائر والجابون. |
| Bu, en sonunda yolsuzluğu azaltmamıza yardımcı olacak ekonomik gelişim yapbozundaki önemli eksik parça. | TED | إنهـا القطعة الحاسمة المفقودة في أحجية التنمية الاقتصادية التي ستساعد في النهاية على الحد من الفســاد. |
| Hatta bu keşiflerin somut bir şekilde kalkınmaya yardımcı olup bir yerel gurur kaynağı oluşturacağına eminim. | TED | في الواقع، أظن أن هذا قد يساعد في التنمية بشكل ملموس، وتصبح هذه الكُشُوفات مصدراً كبيراً من الاعتزاز بالوطن. |
| Sürdürülebilir, toplumla barışık bir geliştirme ile nasıl bir servet elde edilebileceğini gösteren yeterince örnek var. | TED | وهناك أدلة تُظهر أن التنمية المستدامة الصديقة للمجتمع يمكن أن تكون مربحة |
| Kaçınmacı odak için en iyi durum senaryosu tek kelimeyle statükoyu korumaktır. Bu sırf suyun üzerinde kalabilmek için ayak çırpmaya benzerken yönelimci odak ise doğru yöne doğru yüzmemizi sağlamaktadır. | TED | وبما أن السيناريو الأفضل في التركيز على الوقاية هو ببساطة الحفاظ على الوضع الحالي، مما يجعلنا نسبح ورأسنا في الهواء فقط لنطفو، بينما التركيز على التنمية يجعلنا نسير في الإتجاه الصحيح. |
| Aynı zamanda sürdürülebilir gelişime katkı sağlamaya devam edecek yeni nesil uygulamalar geliştireceğiz. | TED | وسنقوم أيضا بتطوير التقنيات المستقبلية والتي ستواصل المساهمة في الوصول إلى التنمية المستدامة. |
| Tabii ben ekonomik kalkınmayı desteklemek derken öyle sihirli bir şey kast etmiyorum. | TED | والآن، عن طريق دعم التنمية الاقتصادية، لا أقصد الإشارة الى أي شيء سحري. |
| Bihar, kalkınmanın önündeki engelin timsali gibi: yolsuzluğun çevrelediği çaresiz yoksulluğun. | TED | بيهار مثلت تحدٍ في التنمية . فقر مدقع محاط بالفساد . |
| Günümüzde kalkındırma kurumları da finanse ettikleri projeleri kamu incelemelerine açıyorlar. | TED | مؤسسات التنمية اليوم هي أيضا تفتح المشاريع التي تمولها للتدقيق العام. |