| Niye? Yüzüm haberlerde. Baban yavrularımı taşıyan köpeği görmeme izin vermiyor. | Open Subtitles | وجهي في الأخبار ووالدكِ لن يدعني أرى الكلبة التي تحمل صغاري |
| Ama onlar yerçekimini taşıyan kuvveti bulamadılar yakalanması zor gravitonları. | Open Subtitles | ولكنهم لم يجدوا أبداً القوة التي تحمل الجاذبية الجرافيتونات المراوغة |
| Başkalarının bebeklerini karnında taşıyan kadınlara denir, ama bizimki doğmadı. | Open Subtitles | هي المرأة التي تحمل طفلاً بإتفاقية لكن طفلنا لم يلد |
| Castro'nun geri kalan hava kuvveti çabucak hayati mühimmat ikmalini taşıyan gemileri yok etti. | Open Subtitles | سلاح الجو المتبقي لكاسترو قام سريعًا بتدمير السفن التي تحمل إمدادات الذخيرة الحيوية |
| Tekila bardağını tutan elimi mi diyorsun, Küba purosunu tutanı mı? | Open Subtitles | أتقصدين اليد التي تحمل البندقية أو اليد التي تحمل السيجار الكوبي؟ |
| "Dosyaları taşıyan gözlüklü kız da nerede?" diye sorar. | Open Subtitles | اين تلك الدجاجة المرتدية النظارات التي تحمل الملفات ؟ |
| Bunu besinleri taşıyan akıntılar ve güneşin değişen gücü ayarlamıştır. | Open Subtitles | إن ما ينظم ذلك مسارات التيارات التي تحمل الغذاء و التغيرات المختلفة للطاقة الشمسية |
| - Eğer hamileyse torununu taşıyan kadını kapının önünde soğukta mı bırakacaksın? | Open Subtitles | فهل ستترك المرأة التي تحمل حفيدك واقفة خارجاً في البرد؟ |
| Gazla öldürülmüş Yahudileri taşıyan kamyonlar.. | Open Subtitles | الشاحنات التي تحمل أجسام اليهود الذين سُمّموا بالغاز سارت لمسافة 2 ميل |
| 248 yolcu ve personel taşıyan uçakla temas kurmak için çeşitli girişimlerde bulunuldu. | Open Subtitles | تم القيام بعدة محاولات للإتصال بالطائرة التي تحمل على مركبها 248 مسافراً و طاقم الطيران مات جميع الركاب |
| Bir günden daha kısa bir süre sonra, 149 milyon km ötede Dünya genelindeki iletişimi taşıyan kablolar kıvılcım saçmaya başlıyor. | Open Subtitles | فى أقل من يوم واحد وبعيداً بحوالى 93 مليون ميل الكابلات التي تحمل إتصالاتنا عبر الأرض بدأت بالشرارة |
| Radyoaktif madde taşıyan tüm nakiller durduruldu. | Open Subtitles | كل عمليات التوصيل التي تحمل موادً نووية أوقفت |
| Krull halkı, dünyanın kıyısından, pek çok... gönüllü vatandaşını kaybetti, Diski taşıyan kaplumbağanın cinsiyetini keşfetmeye çalışırken. | Open Subtitles | الكروليون فقدوا عدد من المتطوعين فوق حافة العالم في محاولة لإكتشاف جنس السلحفاة التي تحمل القرص |
| Kocaman penguen kafası taşıyan bir kız için büyük konuştun. | Open Subtitles | كلام قاسي، من البنت التي تحمل رأس البطريق |
| Açıklık, Amerika ile Avrupa'yı üzerinde taşıyan tabakaların birbirinden yer yıl yaklaşık olarak 2,5 cm ayrılmaya zorlandıklarını göstermektedir. | Open Subtitles | يُظهر الصدع بالضبط الاتجاه الذي تُجبر الصفائح التي تحمل أمريكا وأروبا بالانحراف نحوه، بمقدار إنش كل عام. |
| Resifin tam anlamıyla büyüyebilmesi için aynı zamanda besin taşıyan akıntıların yolu üzerinde olması gerekir. | Open Subtitles | حتى يزدهر المرجان بالفعل، فعليه أن يكون في مسار التيارات التي تحمل الطعام. |
| Ve elimizde ether isminde ışığı taşıyan bir şey var. | Open Subtitles | وأن هناك هذه المادة التي يطلق عليها الأثير التي تحمل الضوء. |
| Sen insanları korumak için silah taşıyan bir polissin. | Open Subtitles | أنت شرطيّة التي تحمل السلاح من أجل أنّ تحمي الناس. |
| - Şimdi bu kadın, aynı zamanda Hırvat pasaportu taşıyan torununu beraberinde geri götürmek istiyor. | Open Subtitles | التي تحمل الجواز الكرواتي أن تعود للديار معها |
| İlk evladı, göbek adı annesinin adı olan evladı ya da torununu taşıyan evladı. | Open Subtitles | لقضاء الوقت مع أول مولودة لها الذي اسمها الاوسط مثل أسم أمها المحبوبة أم التي تحمل حفيدها |
| Ben bir türlü yolun ortasında elinde kurbağa tutan şu kızı düşünmeden edemedim. | Open Subtitles | لم أستطع التوقف عن التفكير بتلك الفتاة التي تحمل علجوماً في وسكط الطريق |