Resimleri anlama ve dil üretmeyi anlama üzerine inşa edilmiş olan teknoloji görme engelli insanların görsel dünyaya daha iyi ulaşmalarına yardım eden teknolojiye evriliyor. | TED | التكنولوجيا مبنية على فهم الصور و إخراج اللغة، تتطور التكنولوجيا التي تساعد الناس الذين يعانون من ضعف البصر لتكون اكثر قدرة على الوصول للعالم المرئي. |
Yiyeceklerdeki en temel şey, vücudunuza onların sindiriminde ve içlerindeki besin maddelerinin kullanımında yardım eden canlı enzimler, ya da canlı işçilerdir, yani herkesin beslenmesinde çiğ gıdalar yer almalı. | Open Subtitles | أبسط الأشياء التي هنا هي اﻷنزيمات الحيّة أو العُمّال اﻷحياء داخل الطعام التي تساعد جسدك على هضم الطعام |
Colts'un kazanmasına yardım eden bu sihirli havlu gibi. | Open Subtitles | مثل الفوط السحرية التي تساعد الفريق في الربح |
İrtibat kurmakta zorluk çektiklerinde kendi tecrübelerini paylaşmalarında insanlara yardımcı olan teknoloji. | TED | التكنولوجيا التي تساعد الناس على مشاركة تجاربهم عندما يكون عندهم صعوبة في التواصل. |
Bunlar geri kalanlarımızın kapıyı açıp bilim ve mühendislik denen harikalar diyarını görmemize yardımcı olacak bazı anahtarlar. | TED | إذاً، أعتقد أن هذه بعض المفاتيح التي تساعد بقيتنا لفتح ذلك الباب ورؤية بلاد العجائب وذلك هو العلم والهندسة. |
Bu insanların hayatta kalmasını sağlayan mekanizmalar nelerdi? | TED | ما هي الآليات التي تساعد الناس على البقاء؟ |
Günlük iletişimde yardımı olan çok sayıda app ve hizmet var; video konferans, proje yönetimi. | TED | يوجد الكثير من التطبيقات والخدمات التي تساعد على التواصل اليومي، والاجتماعات المنعقدة عبر الفيديو، وإدارة المشروعات. |
ayrıca köpeklerin de içeri girmesine izin veriyoruz. Sanırım, gerçekten de şirket içerisinde insanların çalışmasına ve işlerini yaparken eğlenmesine yardım eden eğlenceli bir kültürümüz var. | TED | وأيضاً نسمح بالكلاب والأشياء من هذا القبيل، وكان لدينا، أعتقد، ثقافة مرح حقيقية في شركتنا، التي تساعد الناس في العمل والإستمتاع بما يفعلونه. |
Bu hücreler, vücudun toksin ve atıklardan temizlenmesine yardım eden kan dolaşımı ve lenf sistemlerine yerleşirler. | TED | تنتقل هذه الخلايا إلى مجرى الدم والجهاز الليمفاوي، وهو شبكة من الأوعية التي تساعد على التخلص من السموم والفضلات الجسدية. |
Sorunlulara yardım eden ve seninle birlikte Colorado'ya giden Audrey. | Open Subtitles | . " أودري" التي تساعد " المضطربون" . "أودري" التي ذهبت معك لـ"كولورادو" |
Bir tarafta, soyağacı araştırması seyahatlerinde mezartaşlarını ovalamasında Paul'e yardım eden eş Lindsay diğer taraftaysa herkesin yüzüne oturmak isteyen zinâcı Lindsay var. | Open Subtitles | بإحساس شخصين مختلفين الآن هناك الزوجة ليندسي التي تساعد بول مع أنصاب الأضرحة في رحلة علم الأنساب الخاصة به وهناك أيضا ليندسي الزانية التي تريد فقط أن تجلس |
İbuprofen gibi ağrı kesiciler, vücudun ağrı sinyali iletmesine yardım eden bileşenlerin üretilmesini engeller. | TED | مسكنات الألم مثل (آيبوبروفين) تمنع إنتاج المركبات التي تساعد الجسم على إرسال إشارات الألم. |
Evet, vampirlere yardım eden kız. | Open Subtitles | أجل، التي تساعد مصاصي الدماء. |
Toplumumuzda tacizci erkeklerin ortaya çıkmasına yardımcı olan farklı kurumların bu alanda oynadığı rol nedir? | TED | ومن ثم ما هو دور مختلف المؤسسات في مجتمعنا التي تساعد على إنتاج رجال مسيئون بمعدلات وبائية؟ |
üretkenliği arttırmaya yardımcı olan güçlü sendikalar ve sendikaları küçülmeye ikna eden cömert refah devleti çünkü biliyorlar ki üyelerine iyi bakılacak. | TED | الاتحادات النقابية التي تساعد في زيادة الربحية. ودول الرفاه الكريمة والتي تجعل النقابات توافق على التقليص لأنهم يعلمون أنّ أعضاءهم سيهتمون بهم. |
Gerçek şu ki, insanlara öz yönetim denen becerileri kazandıracak pek çok yardımcı kaynak mevcut. | TED | الحقيقة هي، أن هناك الكثير من الموارد هناك التي تساعد الناس على اكتساب ما يسمى بمهارات الإدارة الذاتية. |
Sağlıklı sindirime yardımcı oluyor. | Open Subtitles | يساعد على نمو النبيتات المعوية التي تساعد على الهضم الصحي |
Olayı yutturmaya işte bu küçük detaylar yardımcı oluyor. | Open Subtitles | دائماً ما تكون التفاصيل الصغيرة هي التي تساعد على الإقناع بالأمر كله |
Sanat, varlığımıza yardımcı olan ve kendimizi ölçüsüz, hesapsız bir biçimde ifade etmemizi ve öyle kalmamızı sağlayan, bizi harekete geçiren ve motive eden büyülü yaşam adını verdiğim şeyi yaratır. | TED | يخلق الفن ما أسميه بالحياة الساحرة، التي تساعد وجودنا وتدفعنا وتشجعنا وتلهمنا لنعيش ونعبّر عن ذاتنا دون قياسات أو إحصائيات. |
Şunu biliyoruz ki zevk uyarlanabilir davranışları pekiştirir, yemek yemek ve seks gibi türümüzün devamını sağlayan davranışlar. Ve bana göre paylaşmak da bu davranışlardan olabilir. | TED | نعلم أن السعادة تعزز السلوكيات التكيّفية كتناول الطعام والجنس التي تساعد على إدامة الجنس البشري وبدا لي أن العطاء ربما يكون إحدى هذه السلوكيات |
Bunlar akşam vaktinin karanlık anlamına geldiği, takriben bir milyar insana çalışma imkanı sağlayan LED lambaları. | TED | هذه إضاءة LED التي تساعد تقريباً مليار شخص هناك، الذين يعني الليل بالنسبة لهم الظلمة، للحصول على وسائل جديدة للعمل. |
Geçen gemiler bulutların oluşmasına neden oluyor, bu öyle büyük bir etki yapıyor ki küresel ısınmanın azalmasında bir derece yardımı oluyor. | TED | يسببُ مرور السفن تشكيل الغيوم فعلًا، وهذه نتيجة كبيرة بما فيه الكفاية التي تساعد فعلًا في خفص الارتفاع العالمي لدرجات الحرارة بدرجة واحدة تقريبًا. |