| Bazı bilim insanları yer altında yaşayan mikrop kütlesinin Dünya'nın yüzeyinde yaşayan canlı kütlesine eşit olduğunu tahmin ediyor. | TED | إذ يقدّر بعض العلماء أنّ كتلة الجراثيم التي تعيش عميقًا تحت سطح الأرض تساوي كتلة جميع الأحياء فوق سطحها. |
| Hepimizin içinde yaşayan ve dışarı çıkmaya çalışan küçük şişman kız gibi. | Open Subtitles | أوه , يشبه هذا الفتاة السمينة الصغيرة التي تعيش بداخلنا وتكافح للخروج |
| Bunun tek sebebi... burada yaşayan bitki ve hayvanların yoğunluğu değil. | Open Subtitles | و هو ليس فقط بسبب كَثَافَة النباتات والحيوانات التي تعيش هنا. |
| - Bu ailede yirminci yüzyılda yaşayan bir ben mi varım? | Open Subtitles | هل أنا الوحيدة في هذه العائلة التي تعيش في القرن العشرين؟ |
| Bir hafta sonra dışarıda olacağım... ve sen hala bu yaşadığın çöplükte... yemek yeyip-sıçıyor olacağın. | Open Subtitles | سوف أخرج من هنا خلال أسبوع وأنت ستظل تأكل الأطعمة الجاهزة في تلك النفاية التي تعيش فيها |
| O evle veya içinde yaşayan insanlarla ilgili hiçbir şey yapmayacaksın! | Open Subtitles | لا علاقة لك بهذا المنزل ولا بتلك العائلة التي تعيش هناك |
| Güzel dünyamızı ve üzerinde yaşayan insanları ve hayvanları görmek için bana ayrıcalık tanındı. | TED | فقد حظيت برؤية أجزاء كبيرة من أرضنا الجميلة ورؤية الناس و المخلوقات التي تعيش عليها. |
| Uzun bir anlatıda yaşayan özbenlik ve AN ı deneyimleyen özbenlik bir bütün haline gelir. | TED | النفس التي تعيش في القوس السرد الطويل والنفس التي تمر بالخبرات في الوقت الحالي تصبح واحدة. |
| Görüntülerimiz 3 boyutludur, kimyasaldır, biyolojiktir ve bu bize sadece kanopide yaşayan türleri değil, aynı zamanda yağmur ormanlarında bulunan diğer türler hakkında da birçok bilgi verir. | TED | لذلك صورنا هيا ثلاثية الابعاد، كيميائية، بيولوجية ولا تخبرنا فقط بالكائنات التي تعيش في الظل، بل تخبرنا بالعديد من المعلومات عن بقية الكائنات التي تسكن الغابة الممطرة. |
| İnsanlığımızı sadece diğer insanlar aracılığıyla deneyimlemiyoruz, aynı zamanda bu gezegende yaşayan diğer varlıklarla da deneyimliyoruz. | TED | ليس فقط من خلال الناس نختبر إنسانيتنا بل من خلال كل المخلوقات التي تعيش على هذا الكوكب. |
| Misyonu, onlara en çok ihtiyacı olan insanlar için doktor yetiştirmek: Bir milyardan fazla hayatında hiç doktor görmemiş, uydurulmuş her türlü açlık sınırının altında yaşayan ve ölen insanlar için. | TED | مهمتها تدريب أطباء للناس الذين يحتاجونهم أكثر من أي شيء آخر: الأكثر من مليار الذين لم يروا طبيباً من قبل، الناس التي تعيش و تموت تحت كل خطوط الفقر التي وجدت. |
| Birincisi, kırsal bölgelerde yaşayan topluluklar üzerinde çalışmamız gerekiyor, şiddetin toplum gözünden uzakta gerçekleştiği yerler. | TED | أولها مساعدة المجتمعات التي تعيش في المناطق الريفية, حيث تحدث الانتهاكات البعيدة عن أنظار العامة. |
| Bu sözde-olağanüstü durumlarda yaşayan organizmalar nadir değil. | TED | هذه الأحياء التي تعيش في الظروف القاسية ليست نادرة. |
| Son çalışmalarda obezite ile sindirim sistemlerimizde yaşayan bakteri türleri varyasyonları arasında da bir bağlantı bulundu. | TED | كما اكتشفت دراسات حديثة علاقة بين السمنة وبين أنواع من المخلوقات البكتيرية التي تعيش في جهازنا الهضمي. |
| Derilerinde yaşayan renkli algleri atıyorlar, ve geride kalan temiz, ağarmış doku sıklıkla açlıktan ölüyor sonra da çürüyüp gidiyor. | TED | وإنهم يبصقون الطحالب الملونة التي تعيش في جلودهم وعادة تموت الأنسجة المبيضة جوعاً؛ ثم تتعفن. |
| Aslında yüzümüzde ve parmaklarımızda yaşayan binlerce mikroskopik canlıyı hissediyorsunuz. | TED | انت في الحقيقه تشعر بالآف المخلوقات المجهرية التي تعيش على وجوهنا واصابعنا. |
| Cildimizde yaşayan 100 milyar bakteri hücresinin bir kısmını hissediyorsunuz. | TED | انت تشعر ببعض من 100 مليار خلية بكتيرية التي تعيش على بشرتك. |
| Daha da ilerledik ve evimizdeki böceklerin her birinin vücutlarının içinde yaşayan mikroorganizmalara baktık. | TED | ولقد ذهبنا إلى أبعد من ذلك، ونظرنا إلى الكائنات المجهرية التي تعيش داخل أجساد الحشرات التي تعيش في منازلنا. |
| Bir gün yaşadığın köyü kendi gözlerimle... görmek istiyorum. | Open Subtitles | اريد رؤية القرية التي تعيش فيها ..في يومما. بعيوني |
| Fark edecek ki, bizler evrende oturan bir yaşam formları ailesinin fertleriyiz. | Open Subtitles | لندرك، من أننا أعضاء لعائلة من اشكال الحياة التي تعيش في الكون. |
| Yoksa sizler Ormanın Ruhu'nun yaşadığı diyara ait tanrılar mısınız? | Open Subtitles | هل انت الالهه القديمه وهل وصلت الي الارض التي تعيش بها روح الغابة |
| Ölümünden sonra, ruhunun hâlâ yaşadığını kabullenmemek konusunda inatçı davrandın. | Open Subtitles | وترغب بعناد أن ترى الروح التي تعيش طويلاً بعد الموت |
| Şu "hayat spor salonunda kusursuzlaşır" tribinde olanlardaki gibi bir vücudu var. Memeleri var ama. | Open Subtitles | إنها إحدى اولئك الأشخاص ذو الأجساد المثالية المزعجة التي تعيش في النادي |