| Ve sen de bu kibarlığın yarısını, dışarıda yaptığın işle ödedin. | Open Subtitles | وعليك أن تدفع ثمن هذا الكرم بنصف الأعمال التي تفعلها بالخارج |
| Senin şimdi yaptığın bu iğrenç şeyleri baban da yapardı. | Open Subtitles | كان أبوك يفعل كل الحماقات التي تفعلها أنت الآن |
| yaptığın bazı şeylerin aptalca olduğunu söylüyorum. | Open Subtitles | أنا أقول أن بعض الأعمال التي تفعلها حمقاء |
| Hmm, elbette seni çok seviyorum ama hâlâ yaptığın bir çok şey beni deli ediyor. | Open Subtitles | أنا أحبك بالطبع ولكن هناك الكثير من الأمور التي تفعلها لا تزال تثير جنوني |
| Bakın, buraya gönüllü olarak geldim ve FBI'ın ülkemiz için yaptığı her şeye minnettarım, ama uyuşturucu satıcısına benziyor muyum? | Open Subtitles | إسمعوا، أنا هنا طواعية و أُقدَر كل الاشياء التي تفعلها المباحث الفدرالية للبلاد، و لكن هل أبدو لكم كتاجرة مخدرات؟ |
| Gelecek bin planın nereden geldiğini bildiğin zaman yaptığın herşey. | Open Subtitles | كل الاشياء التي تفعلها عندما تعرف من اين تجيء الالف كذبة القادمة |
| Tıpkı burada senin bitmek bilmez ve sıkıcı olarak yaptığın bir sürü anladığım gibi. | Open Subtitles | . جيد كما أنني متأكد أنك تعلم أن هناك الكثير من الأشياء التي تفعلها . أنت, أنا أجدها مملة وبلا نهائية |
| İnsanlar için yaptığın bu küçük şeyleri kimse göremiyor. | Open Subtitles | لا يحظى الأشخاص بفرصة لرؤية هذه الأشياء الصغيرة التي تفعلها لهم. |
| Olduğumdan daha çevreciyim sanıyorum galiba ve senin yaptığın zor işleri yapmadan takdir bekliyorum sanırım. | Open Subtitles | أحب أن أكون أكثر محافظ للبيئة مما أنا عليه لكن ربما أردت الثناء بدون أن أفعل كل الأعمال الشاقة التي تفعلها |
| Annem bizim namımıza yaptığın fedakârlıklar için müteşekkir olmamı ve böyle sorular sormamam gerektiğini söylüyor. | Open Subtitles | أمي تقول أنني لا ينبغي أن اسأل اسأله كهذهَ وأن أكون ببساطة ممتنه للتضحيات التي تفعلها من أجلنا |
| yaptığın tüm o çirkin ve korkunç şeyleri umutsuzca olmak istediğin kahraman ile bağdaştıramazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك التوفيق بين كل الامور الرهيبة البشعة التي تفعلها مع البطل الذي تريد أن تصبح بشدة. |
| Kardeşim gerçek Allah, onun adına yaptığın şeytanlıkları kınar. | Open Subtitles | أخي الله الحق يُدين الشرور التي تفعلها بإسمه |
| Ama yaptığın şeyler yüzünden değil. | Open Subtitles | ولكنها ليست الأشياء التي تفعلها |
| Bu sormadan bile yaptığın şeyler... | Open Subtitles | الأشياء التي تفعلها دون أن تُسأل |
| Senin kendi ailene yaptığın gibi. | Open Subtitles | الأشياء التي تفعلها لتنقذ أهلك |
| * yaptığın şeyler yüzünden içten içe kızgındım sana * | Open Subtitles | ؟ * * لــقد كنت غــاضبة بشـأن الأشياء التي تفعلها * |
| - Senin yaptığın işi ben de yaparım. | Open Subtitles | -يمكنني القيام بنفس الأشياء التي تفعلها لهم |
| yaptığın şeyleri yani. Resmî şeyler. | Open Subtitles | مثل الأمور التي تفعلها, أموراً رسمية. |
| - Çünkü... şu an yaptığın bir şaka ya? | Open Subtitles | لان ... . هل تلك هي المزحة التي تفعلها الان ؟ |
| Yani bu akranlar var ve onlar servisi ve ürünü getiriyorlar ve şirket de şirketin iyi yaptığı şeyleri yapıyor. | TED | اذاً لدينا الأقران الذين يقدمون الخدمات والمنتج, والشركة التي تفعل الأشياء التي تفعلها الشركات. |
| Örnek olarak, bu ölçekte, bu bağlamda, bunun yaptığı gibi bilgilendirebilen hiçbir şey yok. | TED | لا شيء يوضح هذا النطاق، على سبيل المثال، داخل سياق، بنفس الطريقة التي تفعلها هذه. |