Ve yaptığımız şeylerden biri korkunun klasik bir modelini benimsemekti. | TED | واحد الامور التي نقوم بها هو اننا اخذنا نقوم بالتجارب على نموذج خوف اعتيادي |
Şu anda araçlarımızla yaptığımız şeyleri birkaç yıl önce yapacak olsaydık tuhaf ve rahatsız edici bulurduk, ama kısa sürede alıştık ve artık yaptığımız şey bu. | TED | بعض الأشياء التي نقوم بها الآن بأجهزتا هي أشياء، قبل سنوات فقط، كنا لنجدها غريبة أو مزعجة، ولكنها سرعان ما اصبحت مألوفة، فقط كيف ننجز الأمور. |
Para, birbirimizle yaptığımız alışveriş ve ticari işlemlerle ilgilidir. | TED | إن النقود تتعلق بالمقايضات والتداولات التي نقوم بها بين بعضنا البعض. |
Kızdığımız zaman birçok şey yaparız. | Open Subtitles | العديد مِنْ الأشياءِ التي نقوم بها عندما نكون غاضبون |
"Biz böyle yaparız, bu bizim tarzımız" | Open Subtitles | ♪ هذه هي الطريقة التي نفعلها, هذه ♪ ♪ هي الطريقة التي نقوم بها ♪ |
Dolayısıyla Mars yüzeyinde yapacağımız eğlenceli şeyler hakkında bir çeşit bilgi veriyor. | TED | إذا هذه نوعا ما فكرة عن الأشياء الممتعة التي نقوم بها على المريخ. |
Değer biçerken yaptığımız karşılaştırmalar, o şeyin ne kadar hoşumuza gideceğini tahmin etmeye çalışmak, o şeyi tüketirken yapacağımız karşılaştırmayla aynı değildir. | TED | المقارنة التي نقوم بها عندما نقدّر القيمة، حيث نحاول تقدير كم نحب الأشياء، ليست نفس المقارنة التي سنقوم بها عندما نستهلك الأشياء. |
MB: Bu yaptığımız konuşmaları, başka birileriyle yapın. | TED | هذه الحوارات التي نقوم بها قوموا بتلك المحادثات مع شخص آخر |
Mesela ağaca tırmanmak için yaptığımız bazı şeyler ağacın köklerine zarar verir | TED | لذا ونحن نتسلق الشجرة بعض الأشياء التي نقوم بها من أجل تسلق الشجرة في الواقع إضعاف جذور الشجرة. |
Aşk için yaptığımız aptalca fedakarlıklarla ilgili. | Open Subtitles | تتكلم عن التضحيات الحمقاء التي نقوم بها من أجل الحب |
Çocuklarımızın eğitimi için yaptığımız fedâkarlıklar. | Open Subtitles | التضحيات التي نقوم بها لأجل تعليم أطفالنا |
yaptığımız muhteşem işlerin reklamını nasıl yapalım? | Open Subtitles | كيف نقوم بالإعلان عن الأشياء المُذهلة التي نقوم بها ؟ |
"Kim olduğumuzu gösteren şey yeteneklerimiz değil, yaptığımız tercihlerdir." demiş. | Open Subtitles | ليست قدراتنا التي ترينا من نحن فعلاً, بل هي الخيارات التي نقوم بها |
-Öyle yaparız. | Open Subtitles | - هذه هي الطريقة التي نقوم بها. |
Seni uçağa Coulson adapte etti, burada görevlerimizi böyle yaparız. | Open Subtitles | لقد جعلكِ (كولسون) تعتادين على الطريقة التي نقوم بها بأداء المهمات هنا على الطائرة. |
- Yaygın kullanımına on yıl var, ama burada yapacağımız testler ilk bulgular olacak ve FDA onay verene kadar ileri araştırmalar bunlar üzerine kurulacak. | Open Subtitles | الاستخدام الواسِع ربما سيكون بعدَ عقدٍ من الزمن، لكن التجارِب التي نقوم بها هنا ستكون الاكتشافات الأوليَة التي ستُبنى عليها المزيد من الأبحاث حتى تُوافِق عليه وكالة الغِذاء و الدواء |
Papua Yeni Gine'de yürütülen araştırmalarda, Dünya'nın yüzsel ifadeler konusunda en tanınmış araştırmacılarından Paul Ekman, Batı kültürünün etkisinden tamamen uzak kalmış ve alışılmamış yamyamlık ayinleriyle tanınan Fore kabilesinin üyelerinin bile belirli durumlarda senin benim yapacağımız gibi gülümseyerek tepki verdiklerini tespit etmiştir. | TED | وفي بعض الدراسات التي تمت في غينيا الجديدة قام الباحث بول إكمان الاكثر شهرة فيما يخص تعبير الوجه وجد ان اعضاء قبيلة الفور والتي هي معزولة تماما عن الثقافة الغربية وهم معروفون ايضاً بطقوس أكل لحوم البشر الغريبة ولكنهم يستخدمون الابتسام للتعبير عن حالاتهم بنفس الطريقة التي نقوم بها انا وانت |