| İşte hareketteki bu dengesizlik, elde taşınan kameralarla alınan görüntülerdeki sabit olmayan yapıya çok benzemektedir. | TED | إذاً عدم الثبات هذا بالحركة يشابه كثيراً الطبيعة المهتزة للصور التي نراها من خلال الكاميرات المحمولة باليد. |
| Ve ben bunu kozmolojik sabit denilen şeyle bağlaştırırım. | TED | وايضاً أود ربط ذلك بشي يُسمي الثبات الكوني. |
| Kötü havada hedefin peşinde sabit kalmak zorlaşacaktır. | Open Subtitles | سيكون هناك صعوبه فى الثبات فوق الهدف فى بحر مضطرب |
| Geminin büyüklüğünü anlatan bir isim olsun istedim. Büyüklük ise denge, lüks ve en önemlisi... güç demektir. | Open Subtitles | اردتُ اسماً مُعبّراً عن الضخامة المُطلقة للحجمِ، إذ أن الحجم يعني الثبات والترفِ. |
| Kişilikleri duygusal denge aşırı öfke arasında dalgalanır. | Open Subtitles | انهم يتأرجحون بين الثبات العاطفي والغضب الحاد |
| Diğer taraftan, istediğiyle eğlenebilir, ama Sebat'ı rahat bırakacak. | Open Subtitles | وبالإضافة إلى أن بإمكانه أن يسخر منك كما يشاء.. لكن يترك "الثبات" وشأنها. |
| Erkeklerde ruh yok, kadınlarda da Tutarlılık. | Open Subtitles | الرجال لا يمتلكون الروح, و النساء لا يمتلكن الثبات |
| Bilgelik... adalet... yüreklilik... ve itidal. | Open Subtitles | الحكمه والعداله الثبات والأستقامه |
| Hızın sabit ve 50 km kadar yaklaşınca duracaksın. | Open Subtitles | معركتك القادمة سترفع مستواك وسرعتك عند مستوي 50 كم في الثبات |
| - Siz, sabit Durum Teorisine karşı çıkmamdan hoşlanmıyorsunuz değil mi? - Soruma cevap vermedin. | Open Subtitles | لا تعجبك فكرتي لمهاجمت نظرية حالة الثبات لم تجب على سؤالي |
| Sistem, içinden geçtiği malzemeye göre sabit ayarlamalar gerektiriyor. | Open Subtitles | النظام يتطلّب تعديلات الثبات طبقا للمادّة التي يعبرها. |
| Evet yaparsın. Yapar. O kadar sabit. | Open Subtitles | نعم , لقد فعلت , لقد فعل إنه بهذا الثبات |
| sabit durmalısın. Hareket etme. Aracın içine geliyorum. | Open Subtitles | عليك الثبات في مكانك دون حراك أنا قادم إلى الداخل |
| Yön sabitliği 33 üzerinden 10, kalkış sabit, eğim 8 derece. | Open Subtitles | الثبات هو 33 فوق 10 الإرتفاع ثابت والإنحدار 8 |
| Gördüğünüz gibi denge ve kontrol gerçekten güzel ve sanırım bu da başlama hipotezimizi onaylıyor, yani insan zekâsı ve vücudunun, eğer doğru bir şekilde harmanlanırsa gerçekten çok harikâ şeyler yapabileceği. | TED | يمكنكم أن تروا الثبات والتحكم لطيفان جدا، وأحب أن أفكر في أن ذلك يثبت صحة فرضية البدء، أن العقل والجسد البشري، لو تم تعزيزهما بشكل ملائم، يمكنهما تحقيق أشياء رائعة. |
| Bum, bum bum. Ortada vaka'a sayısında bir patlama olduğunu görüyorsunuz. ve ardından bir tür denge durumunu görüyorsunuz. Aralığın sonuna doğru da vak'alar gittikçe azalıyor. | TED | فرقعة ، فرقعة ، فرقعة ، فرقعة ، فرقعة سوف ترى الكثير من الإزهار في المنتصف ثم سوف ترى نوع من الثبات حالات أقل و أقل بإتجاه نهاية ديسمبر |
| "Bana iffet ve Sebat ver, ama hemen verme." | Open Subtitles | اعطيني العفة ، واعطيني الثبات |
| Bak ne diyeceğim, eğer menajer olmak demek, arkadaşların başarısız olsun diye tezgah kurmaksa, ben "Sebat"ın bir parçası olmak istemiyorum. | Open Subtitles | أتعلم شيئاً إذا كاون مدير اعمال يعني أن تعد أصدقائك للفشل (لا أريد أن أكون جزئاً من (الثبات |
| - Cesetleri bıraktığı yerlerin Tutarlılık ve yöntemi bize onun tanınmayan veya kurbanları arasında teşhis edilebilir bir bağlantısı olmadığını anlatıyor ve adeta dua mesajı pozisyonuyla onların bulunmasını istiyor. | Open Subtitles | الثبات في أمكنة رمي الجثث و المنهجية المتبعة تشير إلى انه لا يملك أي صلة معروفة مع الضحايا |
| Bilirsiniz, ün dediğimiz şey güven, Tutarlılık ve şeffaflık üzerine kuruludur. | TED | تٌبنى على الثقة الثبات والشفافية |