| Çocukların kalbindeki delikler bunu kullanarak kapatılabilir. | TED | يمكن استخدامه لإغلاق تلك الثقوب في قلوب الأطفال. |
| Bu arada o kayalıklarda delikler açıyor. | Open Subtitles | وفي الوقت نفسه، هو نسف الثقوب في الشعاب المرجانية. |
| Bence senin beyninde delikler olduğunu gösteriyor, dostum. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الأفضل أن تقول الكثير من الثقوب في رأسك |
| Tavandaki deliklere bakılırsa çatıya baksam iyi olacak. | Open Subtitles | إنطلاقا من الثقوب في السقف، ربما سيكون علينا تفقد السطح أيضا. |
| Mankendeki deliklere de bakarsak Modesto da bu hatadan haberdardı ve halının altına süpürmeyi tercih etti. | Open Subtitles | وإستناداً إلى الثقوب في تلك الدمية، كانت (موديستو) على علم بذلك العيب واختارت كتم الأمر وعدم الإفصاح |
| Hava alabilsin diye sırtına delikler açtım. | Open Subtitles | لقد ثقبت بعض الثقوب في ظهره لكي يتمكن من التنفس |
| Yumuşak dokudaki delikler, suyun ve duştaki çoklu püskürtücünün yaptığı yüksek basınçla oluşmuş görünüyor. | Open Subtitles | الثقوب في الأنسجة الرقيقة تدل على أنها ناتجة من ضغط مائي جيد و فوهات متعددة |
| Kıyafetinde henüz tamir edilmemiş büyük delikler vardı. | Open Subtitles | الثقوب في ملابسه كبيرة و بالرغم من ذلك لم يتم اصلاحها. |
| Hâlâ bu peynirde bazı delikler olmalı. | Open Subtitles | مازال, يجب ان يكون بعض الثقوب في هذا الجبن |
| Karaciğerindeki bir şey borularda delikler açıyor. | Open Subtitles | شيء داخل الكبد يصنع الثقوب في الٔانابيب |
| Çürümüş ette delikler açmaya yetecek sıcaklıktan fazla. | Open Subtitles | أكثر مما يلزم لإحداث الثقوب في الجسد ...حسناً، إذن |
| İki dünyada da ucu buraya buraya çikan delikler açtim. | Open Subtitles | مزّقتُ الثقوب في كِلا العالَمين |
| İki dünyada da ucu buraya buraya çıkan delikler açtım. | Open Subtitles | مزّقتُ الثقوب في كِلا العالَمين، |
| Buradan göremezsiniz ama çatıda oyun hamuruyla kapatılmış delikler var. | Open Subtitles | لا تستطيعون أن تروه من هنا لكن هناك (سيلي بوتي) *لعبة اطفال عبارة عن معجون في بيضة بلاستيكية* يسد الثقوب في السقف |