| Arada sırada giydiğim şu eski deri ceketi biliyor musun? | Open Subtitles | أتعلم معطفي الجلدي القديم الذي كنت أرتديه بعض الأحيان؟ ؟ |
| Yemin ederim baba. 18 yaşlarında, deri motorcu pantolonu giymiş bir kızdı. | Open Subtitles | اقسم ياابي انها كانت بقوة 18 صخرة مرتدية لباس سائقي الدراجات الجلدي |
| Ağır kamyon trafiği bölgeleri, benzin ve ağır metallere maruz kalmak, kanser ve lupus (deri veremi) riski yaratır. | TED | الممرات التي تمر منها الشاحنات الثقيلة، تتعرض لمادة البنزين ورذاذ المعادن ، وخطر الإصابة بالسرطان وداء الذئبة الجلدي . |
| Öldürdüğünüzü sandığınız adam yürüyüş ayakkabımın deri topuğuyla kafasına vurduğum adamdı. | Open Subtitles | الرجلالذيإعتقدتأنك قتلته... كان الرجل الذي ضربته على رأسه بكعب حذائي الجلدي |
| İkincisi; o koltuk deri miydi, yoksa kürkle mi kaplıydı bilmiyorum ama bir kuruyup, bir ıslanarak geçen yılların ardından benimki yaşlı bir çoban köpeği gibi koktu. | Open Subtitles | ثانياً، إّني أجهل إن كان المقعد الجلدي أو حشوة الفرو لكن بعد سنوات من التلف والجفاف والتعرّض للرطوبة |
| Hey, deri pantolonlu,bir saniye konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | أنت الذي يرتدي البنطلون الجلدي هل لي أن أخاطبك لثانيه؟ |
| Kir, yağ, pasak, duman, çamur, herneyse onları al ve benim deri döşememin üzerine koy. | Open Subtitles | وسخ، دهن، قذارة، رائحة كريهة، طين، أياً كانت، خذي تلك الأشياء وضعيها على فرشي الجلدي. |
| Ama ben deri pantalonumu giyip, tekila içeceğim. | Open Subtitles | ولكنني سأجلس و أنا مرتدية سروالي الجلدي و أشرب التكويلا |
| Geri döneceğim. Yarın akşama dek deri kılıfı bitirin, yeter. | Open Subtitles | سأعود قريباً، ولكن تأكدي من انتهاء اللحاف الجلدي بحلول مساء الغد |
| Ya idolünün yeni deri pantolonuna bir şeyler dökmeyi çok seviyor... | Open Subtitles | إلا إذا أحببت أن تسكب بعض الأشياءعلي بنطال قدوتها الجلدي |
| -Öncelikle o bacaklari tras etmen gerek. -ikinci olarak... -Sonra sana hediye aldigim o deri kiyafeti giyeceksin | Open Subtitles | أولاً عليك حلاقة رجليك وثانياً عليك ارتداء اللباس الجلدي |
| Salata barına uğramam ve deri midilliyi hazırlamam gerekiyor. | Open Subtitles | علي فقط ان أحطم مائدة السلطات و أضع الفرس الجلدي |
| Önce deri naklini izleyelim. | Open Subtitles | ينبغي أن نشاهد شريط الترقيع الجلدي أولاً |
| - Kabul et, deri suratlı, yenildin. İyi! | Open Subtitles | واجهة الأمر يا ذو الوجه الجلدي أنت مهزوم |
| deri ceket seni havalı yapmaz dememiş miydin sen? | Open Subtitles | و لكنك كنت تقول بأن المعطف الجلدي لا يزيد من الجاذبية ؟ |
| deri cekete değer mi diye düşünmeye başlamıştım. | Open Subtitles | بدأت بالتساؤل ما إذا كان المعطف الجلدي يستحقّ كل هذا |
| Büyük bir miktar para bulamazsak, o şık deri koltuğa elveda demek zorunda kalacak. | Open Subtitles | حسنا، إذا لم نجد مصدر تمويل، فسيستطيع أن يعطي ذلك الكرسي الجلدي الفاخر في دائرة الولاية قبلة الوداع |
| Bilirsiniz, kırışıklıkları azaltmak için cilt dolguları, dudak büyütücüleri veya daha komplike medikal implantlar, kalp kapakçıkları gibi. | TED | أشياء بسيطة مثل الحشو الجلدي للتخفيف من التجاعيد نفخ الشفاه وعمليات أكثر تطوراً مثل زرع صمامات القلب |
| Bazen vadi hummasının belirtileri olarak deride iltahaplanmalar görülebilir | Open Subtitles | في بعض حالات حمى الوادي آفات القيح الجلدي تظهر |
| Birinci soru isilik ve yeni bir cilt kremi arasında ilişki olup olmaması hakkındaydı. | TED | السؤال الأول: عن العلاقة بين الطفح الجلدي وكريم جديد للبشرة. |
| Yara ve derideki izler yakından vurulduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | نمط الجرح والتغير الجلدي يقترح إطلاق نار ثابت مرتكز |
| Kaşıntılar ve isilikler bağışıklık sistemimin tedaviye yanıt verdiğini gösteren yan etkilermiş. | Open Subtitles | ان الحكة والطفح الجلدي هي .. هي اثار جانبية لنظامي العصبي في استجابته للعلاج |
| Radyoya geldiğimden beri beni kurdeşen gibi rahatsız ettin. | Open Subtitles | منذ أن أتيت إلى هنا .. أنت لم تسبب لي إلا الإزعاج كالطفح الجلدي المستديم |
| Ayrıca yüzde ve kolun ön kısımlarında döküntüler. | Open Subtitles | إندماج في الطفح الجلدي على الوجه والساعدين |
| Ardından kızarıklıklar ellerime ve ayaklarıma yayıldı. | Open Subtitles | ثم انتشر الطفح الجلدي إلى يدي وقدميّ |