| Komik olduğu kadar, şimdi bunu dillendirdiğimize göre bu tartışmayı daha önce konuşmuş olsaydık, "bu doğru sayılır" derdim. | TED | مضحك كما يبدو ، ابحث عنه واقرا عنه الأن حقيقة لو تكلمنا عنه قبل هذا الخلاف كنت لأقول ان هذا قد يكون حقيقة |
| Evet gidiyorsun ve tartışmayı yarıda bırakıp gidemezsin. | Open Subtitles | بلى ستذهب، ولا يُمكنك أن تهرب من الخلاف هكذا |
| Çıkmadın çünkü kavga etmek istemiyordun. | Open Subtitles | و لكنك لم تفعلي لانكِ لا تريدين الخلاف ثانيةً |
| En büyük anlaşmazlık yüksek gelirlilerin az vergi ödemesi üzerinde. | Open Subtitles | الخلاف الأكبر حول الدخل ضريبي الصغير لأولئك أصحاب الدخل العالي |
| Bu küçük çatışma ile çocuğunuzu benim kabileme yerleştirmek için zorlayabilirdiniz. | Open Subtitles | ويمكن كنت قد اجبرت على اعطاء طفلك لعشيرتي لتسويه هذا الخلاف البصغير |
| Bu gece senin hakkında çok tartışma oldu. | Open Subtitles | لقد كان هناك الكثير من الخلاف حولك في هذه الليلة. |
| Bu anlaşmazlığı şerefli bir yoldan çözdüğünüz için lütfen takdirimi kabul edin. | Open Subtitles | فضلا إقبلي إعجابي بطريقتك الجليله الرائعه لحل هذا الخلاف |
| Bütün hepsine kendi ismini mi yazdın? Anlaşmazlığın tohumlarını atabileceğimi ve aynı zamanda birkaç kravat ve kazak alabileceğimi çözdüm. | Open Subtitles | أعطيتَهم جميعاً اسمك؟ هكذا أزرع الخلاف فيما بينهم |
| Sen gitmeden önce yaptığımız tartışmayı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أتتذكر ذلك الخلاف الذي جري بيننا قبل أن تسافر ؟ |
| Bu olay, medyanın arasında birçok tartışmayı yarattı biz beklemek ve görmek zorundayız. | Open Subtitles | خلقت هذه القضية الكثير من الخلاف بين أجهزة الإعلام. . سننتظر ونرى |
| Geçen ay ikinizin yaptığı tartışmayı unuttuğun gibi mi? | Open Subtitles | مثلما نسيت ذلك الخلاف الذي كلاكما خاضه الشهر الماضي ؟ |
| kavga zaman ve enerji gerektirir bu güvensizlik olayının devamı gibi bir şey. | Open Subtitles | الخلاف يتطلب وقتاً وطاقة أنه نوع من عدم الأتصال وعدم الثقة |
| Evlilikte ilk kavga en kötüsüdür. | Open Subtitles | الخلاف الزوجي الاول من المفترض ان يكون الاسوء |
| Ailelerimiz arasındaki kavga hakkında bile bir şeyler koymuş. | Open Subtitles | حتى أنه تحدث عن أمور الخلاف بين عائلتينا |
| Bilimadamları nesilleri arasındaki anlaşmazlık kaçınılmazdı. | Open Subtitles | الخلاف بين الجيلين من العلماء كان حتمياً |
| -Küçük bir anlaşmazlık yaşadık. | Open Subtitles | الموضوع يا سيدى ,ان جزء من النقاش قد تم سماعه عاليا لقد كان هناك بعض الخلاف, ولكنه لاشئ. |
| Toplumun her kesiminde anlaşmazlık vardı. | Open Subtitles | لقد كانَ هناكَ الكثيرُ من الخلاف في كلِ جزء من المجتمع. |
| Hayır, sadece acil ve ameliyathane arasındaki klasik çatışma bizde de olsun istemiyorum. | Open Subtitles | لا, أنا فقط لا أريد الخلاف المعتاد بين الجراحين وأطباء الطوارئ, موافق؟ |
| çatışma sıklıkla olur, çünkü samimiyet güvenlidir. | TED | الخلاف متكرر لأن الشخص الصريح آمن. |
| Fakat sizi temin ederim ki, zorluklar ortaya çıkacak çatışmalar ortaya çıkacak ve tartışma ortaya çıkacak. | Open Subtitles | و لكني أوكد لكم أن التحدي سوف يحدث التعارض سوف يحدث و الخلاف سوف يحدث |
| tartışma farkındalık yaratır farkındalık satışları arttırır, ama iki gece önce... biri gelip portrelerimden beşini çalmış. | Open Subtitles | كما ترى، الخلاف يخلق انتباهاً والانتباه يفيد البيع لكن قبل ليلتين اقتحم احدهم المكان وسرق خمسة من لوحاتي |
| Anayasa gelişen, sinsice ve zarifçe tasarlanmış bir kurum; imkan olduğunda, partiler arası anlaşmazlığı nasıl kontrol edeceğimizi öğretme gibi özel bir amacı olan ve mümkünse anlaşmazlığı çözmek için yöntemler gösteren bir kurum. | TED | وهو كيانٌ مُصمم متطور، وفعّال ومرن لديه هدف محدد ليعلّمنا كيف نتعامل مع الخلافات التعصبية وأين يمكننا القيام بذلك، ويعطينا آليات للتغلب على هذا الخلاف عندما يكون ذلك ممكنًا. |
| Anlaşmazlığın ve güvensizliğin daha iyi fikirler oluşmasına neden olduğuna inanır. | Open Subtitles | انه يظن ان عدم الثقة و الخلاف تؤدي لأفكار افضل |