| Baba kızın eteğindeki kanı görünce ona tecavüz edildiğini düşündü. | Open Subtitles | يرى الأب الدم على تنورتها و يعتقد أنها تعرضت للاغتصاب. |
| Böylelikle heykellere bulaşan kanı ve yüzündeki o dehşet ifadesini açıklamış olabiliriz. | Open Subtitles | مما يفسر لماذا وجدنا الدم على التماثيل ونظرة وجه ذلك الرجل الخائف لم يكن يعلم ماذا كان يرى |
| Dünya'da da kanın var ama oraya dönmeyi hiç istemedin. | Open Subtitles | لديك الدم على الأرض وأنت لا تريد العودة إلى هناك. |
| ve okun üzerindeki kan da bizi size getirdi bay Smith, | Open Subtitles | وهذا هو الدم على السهم، السيد سميث، التي أدت بنا إلى لك. |
| Zincir korkuluğunun üzerinde kan beysbol kasketinin üzerinde bulduğum saçla uyuşuyor. | Open Subtitles | ROSS: الدم على الجدار سلسلة الارتباط هي المباراة إلى الشعر وجدت في قبعة بيسبول. |
| Tişörtünde kan var. Ona kalp masajı uyguladın değil mi? | Open Subtitles | الدم على قميصك , لقد قمت بإنعاشها أليس كذلك ؟ |
| Onu kaldırmağa çalıştım, fakat ellerime kan bulaştı. | Open Subtitles | وحاولت ان ارفعها, ولكنى وجدت الدم على يدى |
| Peki neden? Rockingham'da, Bronco'daki kanı gördükten sonra ne yaptın? | Open Subtitles | ومالذي فعلتهُ ايضاً في روكينغهام، بعدما رأيتَ الدم على سيارة البرونكو؟ |
| - İyi haber, Renny'nin kanı değil. | Open Subtitles | لقد حددت الدم على ذلك ؛ والخبر السار هو انه ليس لرينى |
| Uydu telefonunu kullanmanı istiyorum tamam mı? Tabii, kanı fark etmedin bile baba. | Open Subtitles | لذلك أريد منك أن تستعمل تلفون الأقمار الاصطناعية هل تفهم حتى أنك لم تلاحظ الدم على وجهي يا أبي |
| Bu kanı açıklıyor olabilir ama kadına ne diyeceksin? | Open Subtitles | والذي يفسر الدم على ملابسه لكن، ماذا عن المرأة؟ |
| Birisi kanı başlığa sürmüş. | Open Subtitles | إذاً شخص ما وضع الدم على العارضة. هذا هو التفسير الوحيد الذي استطيع قوله. |
| kanı üç kez kütle spektrometresine koyunca çıktı. | Open Subtitles | كان علي أن أمرر ثلاث عينات من الدم على كاشف الأحجام لأجده. |
| On iki saat sonra karbonmonoksit seviyesi dengelenerek kanın oksijen taşıma kapasitesini artırır. | TED | بعد 12 ساعة، يستقر مستوى أول أكسيد الكربون في الجسم، مما يُزيد من قدرة الدم على حمل الأكسجين. |
| Adam, ilk yapbozdaki kanın DNA sonuçlarını görmem lazım. | Open Subtitles | آدم، أنا في حاجة إلى نتائج فحص الحمض النووي من الدم على اللغز الأول. |
| Günün ilk saatlerinde polis evde arama yaptı ve alınan ilk bilgilere göre hırkada bulunan kanın kurbanın kanıyla eşleştiği öğrenildi. | Open Subtitles | السلطات بحثت في منزل العائلة باكرا اليوم التقارير الأولية أكدت أن بقعة الدم على السترة مطابقة لدم الضحية |
| Şişenin üzerindeki kan kurbanın kanıyla eşleşti. | Open Subtitles | أثار الدم على الزجاجة تطابق التي على الضحية. |
| Şu taşın üzerindeki kan, en fazla bir günlük olmalı, değil mi? | Open Subtitles | ذلك الدم على الصخرة ليس له أكثر من يومين.صحيح؟ |
| - Evet, üzerinde kan var. | Open Subtitles | لديها الدم على ذلك. |
| Pelüş ayının üzerinde kan var. | Open Subtitles | هناك بعض الدم على الدب. |
| Şoför tarafındaki kapıda, hoparlörde, ve direksiyonda şoför koltuğunda omuz seviyesindeki kurşun deliğinde kan var. | Open Subtitles | كان الدم على باب السائق والمذياع والمقود أيضاً وحول ثقب الرصاصة التي إخترقت مقعد السائق عند مستوى الكتف |
| Bu şekilde ceketime kan bulaştı. | Open Subtitles | لهذا جاء الدم على سترتي |
| Peki ya mobilyalardaki, halılardaki bu kanlar... | Open Subtitles | لكن كل هذا الدم على الأثـاث والسجـاد |