| Buna, içindeki, Dünyaya binecek olan oğlum sebep oluyor. | Open Subtitles | هذا إبني الذي بداخلها فحل الخيل الذي سوف يغزو العالم. |
| Zaten bu yüzden içindeki iblisi çıkartarak acısına bir son vermek istiyorum. | Open Subtitles | ... هذا هو سبب سعيي لانهاء معاناتها بتحريرها من الشيطان الذي بداخلها |
| İçindeki Espheni yok edilmişti. | Open Subtitles | الاشفيني الذي بداخلها تم القضاء عليه |
| İçinde ne varsa hemen çıkarmamız lazım. | Open Subtitles | علينا إخراج مهما كان الذي بداخلها الآن |
| İçindeki şey patlamadan önce çabuk hareket etmeliyiz. | Open Subtitles | قبل ان ينفجر الشيء الذي بداخلها |
| Önemli olan içindeki kalp. | Open Subtitles | المهم هو القلب الذي بداخلها |
| Kızın içindeki şeyi gördüm. | Open Subtitles | رأبت الشيء الذي بداخلها |
| İçindeki varlık onu yönetiyordu. | Open Subtitles | الكيان الذي بداخلها يتحكم بها |
| İçindeki adama yardım ettik. | Open Subtitles | ساعدنا الرجل الذي بداخلها |
| Üstçenesindeki iki kemiksi çıkıntıyla bu Oviraptorid'in, yumurtayı kırıp içindeki değerli içeriği alacak aletleri vardı. | Open Subtitles | مع وجود بروزان عظميان في فكه العلوي، هذا الـ(أوفيرابتوريد) لديه المعدات اللازمة لكسر البيضة و نيل محتواها الثمين الذي بداخلها |
| İçindeki canavar yaptı bunu. | Open Subtitles | لقد كان... الوحش الذي بداخلها |
| - Öyleyse içinde ne var? | Open Subtitles | إذاً، ما الذي بداخلها ؟ |
| içinde ne var? | Open Subtitles | ما الذي بداخلها |
| - İçinde ne var? | Open Subtitles | ما الذي بداخلها يا "جون"؟ |