| Adamım, içimdeki cerrahın elleri kaşınıyor. Birilerini kesip içini açmalıyım. | Open Subtitles | يارجل ، الجرّاح الذي بداخلي مُثار أحتاج لأفتح شخص ما |
| Ya da içimdeki başına kötü birşeyler geldiğine dair hissin doğru olup olmadığına. | Open Subtitles | أو إذا هذا الشعور الذي بداخلي هو صحيح فعلاً وشيءٌ سيء حصل له |
| İçimdeki filozof bu paradoksu öneriyor: Tavsiyeleri takip etmeyi bırakmanızı tavsiye ediyorum. | TED | لذلك الفيلسوف الذي بداخلي يمكنه الآن أن يقدم تناقض أنصحك فعلاً بالتوقف عن العمل بالنصائح. |
| İçimde bu şeyi kontrol ettiğim zaman, bilirsin, kimseye saldırmıyorum. | Open Subtitles | أسيطر على هذا الشئ الذي بداخلي لذا أنا لا أن أهجم على أحد |
| İçimdekinin ne olduğu ve nasıl tedavi edileceğini bile bilmiyoruz. | Open Subtitles | نحن حتى لا نعرف ما الذي بداخلي او كيف نعاجله معه. |
| Savcının ölmesinden sonra, içimdeki boşluğu... kimse anlamayacak. | Open Subtitles | مع وفاة النائب العام لم يستطع أحد فهم الفراغ الذي بداخلي |
| Senin yanında olduğum zaman bir şey içimdeki katili sakinleştiriyor. | Open Subtitles | يبدو إن كوني بقربك يتحكّم بالقاتل الذي بداخلي. |
| Senin etrafında olduğumda bir şey içimdeki katili sakinleştiriyor. | Open Subtitles | يبدو إن كوني بقربك يتحكّم بالقاتل الذي بداخلي. |
| Senin etrafında olduğumda içimdeki katili sakinleştiren bir şey oluyor. | Open Subtitles | يبدو إن كوني بقربك يتحكّم بالقاتل الذي بداخلي. |
| Transa geçme merkezlerinden birine gittim ama meğerse, içimdeki tek şey küplere binmiş hokey koçummuş. | Open Subtitles | لذا ذهبت وحصلت لنفسي على حالة تحوّل واتّضح بأنّ الشيء الوحيد الذي بداخلي هو مدرّب هوكي غاضب جدّا |
| Acıdan, içimdeki açlıktan nefret ediyorum. | Open Subtitles | لأنني أحتقر ما حولتني إليه. إنني أحتقر الألم، والجوع المضني الذي بداخلي. |
| Şimdi ne kadar tıkınırsam tıkanayım içimdeki bu deliği dolduramıyorum. | Open Subtitles | الآن، مهما أسرفت، لا أستطيع أن أملأ هذا الفراغ الذي بداخلي |
| Ama içimdeki çocuk hala aç... ve daha besleyici bir şeyler için ağlıyor. | Open Subtitles | .... لكن الطفل الذي بداخلي جائع و يبكي للحصول على شيء مغذي أكثر |
| Ama benim içimdeki çimen daima yeşil kalacak. | Open Subtitles | لكن عشبي العشب الذي بداخلي سوف يكون دائما أخضر |
| Hayır ama cidden, içimdeki şey her neyse sana karşı olan hislerimi kullanmaya çalışmış. | Open Subtitles | لا ولكن بجدية أياً كان الذي بداخلي لابد أنه كان يتغذى على شعوري نحوك |
| Planım, karanlık sihri yok etmekti... İçimdeki karanlık sihri. | Open Subtitles | بل القضاء على السحر الأسود السحر الأسود الذي بداخلي |
| Birisi demişti ki: "Doktor bey biliyorsunuz, Artık metroya binemiyorum Çünkü insanların içimdeki korkuyu, Gözlerimden görmesinden korkuyorum." | TED | قال أحدهم:" هل تعرف يا دكتور، لم أعد أركب الميترو لأني أخشى أن يرى الناس الفزع الذي بداخلي |
| Ama içimdeki avukat... işkenceye uğradı ve ölene kadar boynundan asıldı. | Open Subtitles | لكن المحامي الذي بداخلي... تم تعذيبه وشنق رقبته حتى الموت... |
| Göğsümde mor bir kalp taşıyorum ama, ...o içimde farklı renklerde atıyor kırmızı, beyaz, ve mavi. | Open Subtitles | لدي قلب ارجواني على صدرِي، لكن ذلك القلب الذي بداخلي ألوانه أحمرُ،أبيض،وأزرق |