| Ama gizlilik ve alışmamız gereken paranoyak güvenlik önlemleri daha uzun gibi gösterdi. | Open Subtitles | لكن السريةَ غطاء الأمنِ المذعورِ الذي يجب أن نَلتزمُ به جَعلَه يَبْدو أطولَ |
| Sadece o olması gereken yerde o alır emin olmak için yeterince uzun. | Open Subtitles | فقط فترة كافية لأتأكد أنه ذهب إلى المكان الذي يجب أن يذهب إليه |
| Bonnie sizin, tam da bizim takılmamız gereken tarzda insanlar olduğunuzu düşünüyor. | Open Subtitles | بوني تعتقد بأنكم ذالك النوع من الناس الذي يجب أن نتسكع معهم |
| O burada kalıyor. Ne yapması gerektiğini ona ben söylerim. | Open Subtitles | ستبقى هنـا، أنا الذي أقرر ما الذي يجب أن تفعله. |
| ve bu başkası, aramak zorunda olduğum kişi. | Open Subtitles | و هذا الشخص الآخر هو . الذي يجب أن أبحث عنه |
| Ben içki içmem. Hakkımda bilmen gereken bir şey bu. | Open Subtitles | لا، أنا لا أشرب الخمر، الذي يجب أن تعرفه عني |
| Kişiliğinin olması gereken yerdeki dev kara delikten dikkati başka yere çekiyor. | Open Subtitles | فذلك يصرف الإنتباه عن المكان الموحش الذي يجب أن تبقى فيه شخصيتها. |
| İşte günde iki kez beslenmesi gereken, binlerce ağzı olan canavar burası. | Open Subtitles | هذا هو الوحش ذو الألف فم، الذي يجب أن يطعم مرتين يوميا. |
| Şu anda alâkadar olman gereken tek polis benim, tamam mı? | Open Subtitles | أنا الشرطي الوحيد الذي يجب أن تشغل نفسك به الآن، اتفقنا؟ |
| Ona, endişe duyması gereken üvey kardeşin ben olmadığımı söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها أنني لست الأخ بالرعاية الذي يجب أن تقلق منه |
| Bazen sosyal itibar adına yalancılığa isteyerek katılabiliriz, belki sır olarak saklanması gereken bir sırrı saklamak için. | TED | أحيانا نُعد المشاركين في الخداع من أجل المكانة الاجتماعية، ربما للحفاظ على السر الذي يجب أن يبقى مكتوم، سر. |
| Korkmanız gereken asıl şey nedir? | TED | ما هو الشيء الحقيقي الذي يجب أن تخاف منه؟ |
| Sizin sormanız gereken soru bir model sizin vereceğinizden daha fazla bilgi verip vermeyeceği midir. | TED | السؤال الذي يجب أن تسألوه هو هل يزودكم النموذج بمعلومات أكثر من التي تعرفونها بشكل آخر. |
| Kendimize sormamız gereken soru şu ki: | TED | وهذا هو السؤال الذي يجب أن نسأله لأنفسنا. |
| Bu neslin yapması gereken ikinci şey kurumlarımızı oluşturmaktır. | TED | الأمر الثاني الذي يجب أن يقوم به هذا الجيل هو خلق مؤسساتنا الخاصة. |
| İngilizler hakkında hatırlamanız gereken bir şey varsa, o da bizim çok sofistike bir mizah anlayışımız olduğudur. | TED | والشيء الذي يجب أن يُذكر عن الإنجليز، بطبيعة الحال، أن لدينا إحساس راقي جدا من الفكاهة. |
| Kahrolası şeyi hissetmek istiyorum. O yüzden ne yapmam gerektiğini... | Open Subtitles | لذلك لا أعرف برأيك ما الذي يجب أن أفعله ؟ |
| Cinsiyetin problemi, kim olduğumuzu umursamadan nasıl olmamız gerektiğini buyurmasında. | TED | الإشكال مع الجنس، أنه يحدد الحال الذي يجب أن نكون عليه بدلًا من الاعتراف بالحال الذي نحن عليه. |
| Ama belki o zaman benimle evlenmen gerektiğini anlarsın. | Open Subtitles | ولكن عندها ربما تدركين أنني الشخص الوحيد الذي يجب أن تتزوجيه |
| Yaşayan her varlık için almak zorunda olduğum karar bu. | Open Subtitles | هذا هو القرار الذي يجب أن أتخذهنيابةًعن كل شئٍحي.. |