| Basitçe, sorumlu olan kişi Çince argoda siyah tavayı taşıyan kişidir. | TED | بالأساس، شخص مسؤول بلغة صينية عامية هو الشخص الذي يحمل المقلاة السوداء. |
| Bu nehir, günümüzde nehirlerin taşıdıkları her şeyi taşıyan bir nehir: kimyasal kirleticiler, pestisit akıntıları. | TED | إنه النهر الذي يحمل معه .. كل تلك الاشياء التي يحملها الأنهار هذه الأيام ملوثات كيميائية ومخلفات المبيدات |
| Ama Sunnyvale'e ümit, sihrini parlak bir teneke kutuda... taşıyan ihtiyar bir iyimser tarafından verildi. | Open Subtitles | لكن الأمل يتحسس لتوه سانيفيل، متمثلاً في زي المتفائل الكهل الذي يحمل سحره في علبة صفيح لامعة. |
| Bu, belki de tüm bu koşulları bir arada tutan etken. | TED | ربما يكون هذا هو الغراء الذي يحمل كل هذه الشروط معًا |
| Asiller, Fransayı ayakta tutan 3 ayaklı sandalyenin bir ayağı sadece. | Open Subtitles | النبلاء مثل ساق واحدة لكرسي ذو ثلاثة أرجل، الذي يحمل فرنسا |
| Siz gidince okulda karanlık sorununa neden olan kişiyi arayacağım. | Open Subtitles | بينما ستذهب ساقوم بالبحث في المدرسة عن الشخص الذي يحمل اضطراب الظلام |
| Virüsü taşıyan hayvanı... tespit ettik ve onu bulmak için yardım gerekiyor. | Open Subtitles | عرفنا الحيوان الذي يحمل الفيروس, ونريد تعاونكم لإيجاده |
| Ben Naruto, Onbu'yu arkasında taşıyan kişi! | Open Subtitles | أنا يوزوماكي ناروتو الذي يحمل على ظهره أنبو |
| Bu damgayı taşıyan diğer ürünler gibi, ...eğer içerseniz, ölürsünüz. | Open Subtitles | مثل أي منتج آخر الذي يحمل الوسم، إذا تأخذه، أنت ستموت. |
| Artık geliyor o kara beneği taşıyan kişiye doğru dinmek bilmez bir açlıkla. | Open Subtitles | سيأتي الآن سُحب بالجوع المفترس إلى الرجل الذي يحمل البقعة السوداء |
| Yumurtayı taşıyan kişi, şuraya kadar gidip, meşaleden dönüp.. | Open Subtitles | الشخص الذي يحمل البيض سيمشي, يلف من الشعلة |
| Ama düşündüm ki geçmişteki umutlarımı taşıyan bu yüzük çok daha iyi olur. | Open Subtitles | لكن ظننت أن الخاتم الذي يحمل كل آمالي القديمة هو أفضل |
| Denver Times yazarlarından, efsanevi radyo spikeri olan babası ile aynı adı taşıyan oğul Erik Kernan. | Open Subtitles | الكاتب الذي أجرى ذاك التحقيق هو إيريك كيرنان جونيور و هو ابن النجم الاذاعي الأسطوري الذي يحمل الاسم ذاته |
| Seni zorlayamam ama genlerini taşıyan bu çocuk büyürken orada olmayı isteyeceğini umut ediyorum! | Open Subtitles | لكني اتمني ان تكون موجود لتربية هذا الشخص الذي يحمل الدي ان ايه الخاص بك |
| İçinizden saf kanı taşıyan seçilmiş olanınız karanlığa karşı "ışığı" koruyacak. | Open Subtitles | , المختار منكم الذي يحمل دماء نقية النور من اجل القضاء على الظلام |
| İşlem maliyetinin hızla düşmesi değer zincirini birarada tutan tutkalı zayıflatır ve ayrılmalarına sebep olur. | TED | والهبوط الحاد في تكاليف المعاملات يضعف الغراء الذي يحمل سلاسل القيمة معا. ويسمح لهم بالانفصال. |
| Bu gemiyi burada tutan çekim ışınına güç veren ana bilgisayarı bulduğunu söylüyor. | Open Subtitles | انه يقول أنه وجد الكمبيوتر الرئيسي لتشغيل الشعاع الذي يحمل السفينة هنا |
| Çakma amcamızı tutan sağır dev mi? | Open Subtitles | ماذا, هذا العملاق الأصم الذي يحمل عمنا المزيف؟ |
| özellikle makası elinde tutan kendi babansa. | Open Subtitles | خصوصا ً عندما أبوك يكون هو الشخص الذي يحمل المقصّ. |
| Korktuğum tek şey senin biletini elinde tutan şeytan. | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي أخافه هو الكائن الشيطاني الذي يحمل العقد |
| Anlaşmayı tutan şeytanı öldüreceğiz. | Open Subtitles | لو قتلنا الكائن الشيطاني الذي يحمل العقد فسينتهي الامر كله هذه أفضل فرصنا |
| Elinde bıçak olan kişiyi görebildin mi? | Open Subtitles | هل رأيت الشخص الذي يحمل السكين؟ |