| Seçilen kemik şimdi Ölü Adam'ın Dağı'nda yaşayan erkeğe aitti. | Open Subtitles | والتي كانت باسم هذا الرجل الذي يعيش في أعلى الجبل |
| Her yöne 100 mil uzakta yaşayan tek insan sen olacaksın. | Open Subtitles | ستكون الرجل الحي الوحيد الذي يعيش وحيداً على بعد مائة ميل |
| Buzun içinde doğuruyorlar, ve buzun altında yaşayan Arktika morinalarıyla besleniyorlar. | TED | فهي تلد داخل الجليد وهي تتغذى على سمك القد في القطب الشمالي الذي يعيش اسفل الجليد |
| Bu ne çeşit bir pislik. Bir adada yaşıyor ve bir botu bile yok? | Open Subtitles | ما نوع الوغد الذي يعيش على جزيرة و لا يملك قارب حتى ؟ |
| Bununla kastettiği şey, sadece insan doğasının insanların yaşadığı toplumun ürünü olan insan doğasına sahip olduklarıydı. | TED | و المقصد من ذلك كان الطبيعة الأنسانية أن تمتلك الطبيعة الإنسانية هذا بحدٍ كبير نتيجة المجتمع الذي يعيش فيه الناس. |
| Ne tür bir insan, Los Angeles'da yaşar ve kendi arabası olmaz? | Open Subtitles | من هو الشخص الذي يعيش في لوس انجلس ولا يملك سياره .. |
| Bahçe içinizde derinde yaşayan dünyadır. | TED | الحديقة هي العالم الذي يعيش عميقا داخلك. |
| Ve günümüzde yaşayan kuşağa bir nesil misyonu yüklemenin bir yolunu bulmalıyız. | TED | ويجب أن نجد طريقة لنخلق في الجيل الذي يعيش بيننا اليوم، شعور بالمهمة الجيلية |
| Modern kitabevi olmayan şehirde yaşayan Salil adında biri var. | TED | هناك شخص مثل سليل، الذي يعيش في مدينة حيث لا توجد بها مكتبة حديثة. |
| Günlük 1 doların altında para ile yaşayan her insan için bir medya haberi istiyorum. | TED | أود وسيلة إعلامية من أجل كل شخص على هذا الكوكب الذي يعيش علي أقل من دولار واحد يومياً. |
| Kendimizden başka hiçbir şeye tapmadığımız bir dünyada yaşayan ilk toplumuz. | TED | نحن المجتمع الاول الذي يعيش عالما حيث لا نعبد شيئا سوى انفسنا |
| Hayır, prens değil ama prenses onu bulana kadar yalnız yaşayan bir adam varmış. | Open Subtitles | لا، ليس الأمير ولكن الرجل الذي يعيش وحيدا حتى أميرة وجدت له. |
| Bu evde yaşayan ve sana oğlum diyen adam senin baban değil. | Open Subtitles | الرجل الذي يعيش في هذا البيت ويدعوك بابنه ، ليس أباك |
| Bir akşam, Anna'nın küçük kızı hastalanmıştı ve Maria yakın bir kasabada yaşayan aile doktorumuzu çağırtmıştı. | Open Subtitles | وذات مساء،مرضت ابنة آنــا الصغيرة وأرسلت ماري لطبيب العائلة الذي يعيش بالقرب من المدينة |
| - Sen aynanın arkasında yaşayan insanlardan birisin. | Open Subtitles | نعم ، كنت واحدا من الشعب الذي يعيش وراء المرآة. |
| Nükleer reaktörler civarında yaşayan türleri de severim. | Open Subtitles | وأحبّ الصنف الذي يعيش بالقرب من المفاعلات النووية. |
| Topanga kanyonu'nda yaşıyor. Şu dev ciplerden birine biniyor. | Open Subtitles | الذي يعيش في وادي توبانجا العميق وله أحد أولئك إس يو في إس العملاق |
| Oğlumu ziyarete geldim. Annesiyle burada yaşıyor. | Open Subtitles | انا فقط هنا من اجل زيارة أبني الذي يعيش مع أمه |
| Sizin zamanınızda, yeryüzü insanların yaşadığı tek yerdi. | TED | في زمنكم، تُعتبر الأرض المكان الوحيد الذي يعيش فيه الناس. |
| Çünkü mercanların içinde minik bitkiler yaşar | Open Subtitles | لأن الذي يعيش داخل المرجانِ نباتاتَ صغيرة جداً؛ |
| Bu evde, üst katta oturan ihtiyarı biliyor musun? | Open Subtitles | تعرف، الرجل العجوز الذي يعيش فى الطابق العلوي في هذا البيت |
| Evimde kimin yaşadığını bilmek isterim, oğlanların ne haltlar karıştırdığını bilmek isterim. | Open Subtitles | أحب أن أعرف من الذي يعيش في منزلي، مثل معرفة ما الذي يفعله أولادي |
| Adresi belirleyelim ve orada kimin yaşadığını öğrenelim. | Open Subtitles | إِذهبوا الى العنوان و أبحثوا عن الذي يعيش هناك. |