| Hangisi daha büyük bir mucize siz mi radyum mu bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا نعرف ما هو من أكبر معجزة لك أو الراديوم. |
| radyum bu parçacıkları mermisi hiç bitmeyen bir makineli tüfek gibi saçıyordu. | Open Subtitles | يطلق الراديوم وابلاً من تلك الجسيمات كالرشاش الأوتوماتيكي الذي لا تنفد طلقاته |
| Genetik kod kütlesinde radyum izi bulana kadar biz de öyle düşünmüştük. | Open Subtitles | هذا ما نظنه حتى توصل المعمل إلى وجود كمية قليلة من الراديوم |
| 1898 yılında Marie ve Pierre Curie radyumu keşfetti. | TED | في عام 1898، إكتشف ماري وبيير كوري مادة الراديوم. |
| Radyumun sürekli bir bozunma sürecinde olması fikri beni büyüledi. | Open Subtitles | انا مذهولة بفكرة أن الراديوم في عملية دائمة من الاضمحلال. |
| Güçlendirici olduğu iddia edilen radyum diş macunlarına, ilaçlara, suya ve yiyeceklere eklendi. | TED | بالزعم أن لها خصائصة مُجددة، تم إضافة الراديوم الى معجون الأسنان، والأدوية، والماء، والغذاء. |
| Ne yazık ki radyum, tarihte kullanışlı ve zararsız olduğu düşünülen fakat ölümcül olduğu ortaya çıkan tek pigment değil. | TED | لسوء الحظ، الراديوم ليس الصبغة الملونة الوحيدة التى تاريخيًا تبدو غير مؤذية أو مفيدة ولكن إتضح أنها قاتلة. |
| Buna rağmen tek bir süreçte radyum ve baryumu ayrıştırmanın yolunu bulamadılar. | Open Subtitles | وعلى الرغم من أنهم لم يجدوا وسيلة لفصل الراديوم و الباريوم في عملية واحدة |
| Teoride baryum tamamen temizlendiğinde geriye sadece radyum kalacaktı. | Open Subtitles | العمل على نظرية أنه بمجرد أن كل من الباريوم تتم إزالة يمكن أن تترك شيئا ولكن الراديوم. |
| Yaşayan en büyük bilim insanları radyum'un varlığına inandığı sürece diğer düşüncelerin pek önemi kalmıyor. | Open Subtitles | طالما أعظم عالم المعيشة يؤمنون وجود الراديوم ما الأفكار الأخرى لا يبدو أن هذه المسألة. |
| Birkaç saat içinde su gitmiş olacak ve sadece radyum kalacak. | Open Subtitles | في بضع ساعات ستزول الماء وفقط الراديوم ستبقى. |
| Bulmayı beklediğimiz şey elle tutulur miktarda radyum'du değil mi? | Open Subtitles | ما نحن نتوقع أن يجد كان مبلغ محدد من الراديوم أليس كذلك؟ |
| Ya kullandığımız maddenin miktarına oranla, radyum göremeyeceğimiz kadar azsa. | Open Subtitles | ما يفعل القليل جدا الراديوم في نسبة لكمية من المواد التي نستخدمها أننا الآن لم نتمكن من رؤيته. |
| radyum, Rutherford'un alfa ışınları olarak adlandırdığı fevkalade güçlü bir radyoaktivite kaynağıydı. | Open Subtitles | الراديوم هو مصدر رائع قوي لذلك النوع من النشاط الإشعاعي الذي سماه رذرفورد أشعة ألفا |
| Fosforlu saatlerin radyum artıklarından endişelenmiyor musun? | Open Subtitles | هل أنت قلق بشأن الراديوم المتبقي في الأوجه المضيئة؟ |
| radyum tuzunun kullanımı bilimsel deneylerle sınırlıdır. | Open Subtitles | من يمكنه؟ الراديوم المشع يستعمل حصرياً في الإختبارات العملية |
| Peki, labaratuvarınızda radyum tuzu denen bir şey var mı? | Open Subtitles | الآن، هل لديك شيء يسمى الراديوم المشع في مختبرك؟ |
| Gemiyi düşürmemeliyiz. radyum sürücü dalgası onlara yeterli gelir. | Open Subtitles | ما عليك إلاّ أن تعرقل السفينة، مجرد شعاع في محرك الراديوم سيكون كافياً |
| O herif karısının radyumu keşfetme ünvanını almasına izin verdi. | Open Subtitles | هو ذلك الرجل الذي سمح لزوجته بأن ينسب لها إكتشاف الراديوم |
| radyumu buldular. Sonra ikisi de radyasyon zehirlenmesinden öldüler. | Open Subtitles | لقد اكتشفوا عنصر الراديوم ، ثم ماتوا جميعاً من التسمم الإشعاعي |
| Bu heyecanın sebeplerinden biri Radyumun davranış şekliydi. | Open Subtitles | السبب وراء هذا الحماس،كان السلوك الغريب لعنصر الراديوم |
| Marie'nin aklına giren ve onun merakını ve ilgisini uyandıran noktalardan biri Radyumun dışarıya yaydığı inanılmaz miktardaki enerjiydi. | Open Subtitles | أحد الأشياء التي شغلت فكر ماري و أثارت فضولها و اهتمامها هي كمية الطاقة الكبيرة التي يطلقها الراديوم |