| Yo, sadece bu iyi adam nasıl olduğunu bilmek istiyor. | Open Subtitles | لا هذا الرجل اللطيف فقط اراد ان يعرف كيف حالكم |
| Bu iyi adam uçakları izlememiz için dışarıda beklememize izin verir mi? | Open Subtitles | هل سيسمح لنا الرجل اللطيف بالإنتظار بالخارج لنشاهد الطائرات ؟ |
| Pete, bu hoş adam dün beni tutuklayan adam. | Open Subtitles | هذا يا بيتي الرجل اللطيف الذي اعتقلني البارحه |
| Maçı mı seyrediyorsun, yoksa ön sıradaki hoş adamı mı? | Open Subtitles | أتراقب المعركة أم الرجل اللطيف في الصف الأول؟ |
| Şirin Eddie, onu birkaç gün sonra aradığında, Eddie'ye çok iyi biri olduğumu anlattı. | Open Subtitles | الرجل اللطيف تفقد ذلك وقال انه جيد قال أني لص جيد |
| Geçti tatlım. Bu nazik bey bize yardımcı olacak. | Open Subtitles | كل شئ بخير ,عزيزتي هذا الرجل اللطيف سيساعدنا |
| Bu kibar adama yazısını geri vermeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تعيد لهذا الرجل اللطيف مقالته |
| Artık odaklanabilir misin yoksa yan tarafta oturan hoş çocuktan yardım mı isteyeyim? | Open Subtitles | الآن ، أيمكنك التركيز أو يجب أن أذهب لطلب مساعدة الرجل اللطيف جارك ؟ |
| Evet, o sevimli adam bana güzel bir hediye verecek ve ben de bir aptal gibi ellerim boş oturacağım. | Open Subtitles | نعم، هذا الرجل اللطيف سيهديني هدية رائعة وأنا جالسة هنا كالوغدة بدون أن أهديه شيء |
| Ernie, bu iyi adam oturup seninle ve babanla konuşacak. | Open Subtitles | ارني, هذا الرجل اللطيف سيجلس معك ومع ابوك للحديث |
| Sırf iyi adam size şeker uzatıyor diye penceresiz minibüsüne atlayacak değilsiniz ya. | Open Subtitles | فقط لأن الرجل اللطيف يعرض حلوى لايعني أن تقفزوا إلى سيارته الخالية من النوافذ |
| Dinle, bu iyi adam seninle kalacak, tamam mı? | Open Subtitles | إسمعى , هذا الرجل اللطيف سوف يظل معك , حسنا ؟ |
| Bugün karşında masada oturan iyi adam olmam. | Open Subtitles | ولن أكون الرجل اللطيف الذي يجلس على المكتب بجوارك كما اليوم. هل تفهم؟ |
| Simdi de "iyi adam" vaazi dinliyorum. | Open Subtitles | والان تخبرينى بخطبة الرجل اللطيف |
| Orospu. İyi adam. Homolar. | Open Subtitles | ... العـاهرة , الرجل اللطيف , الشاذان , المتعريـة |
| Buradaki hoş adam seninle ilgilenecek ve konuşmayı gerçekten çok sever, | Open Subtitles | هذا الرجل اللطيف سيعتني بك وهو يحب حقا أن يتكلم |
| Bu hoş adam sana parmağını kaldır dediğinde onu kaldır ve ağla. | Open Subtitles | عندما يطلب منكِ ذلك الرجل اللطيف أن ترفعي إصبعكِ، ارفعيه وابكي |
| Maçı mı seyrediyorsun, yoksa ön sıradaki hoş adamı mı? | Open Subtitles | أتراقب المعركة أم الرجل اللطيف في الصف الأول؟ |
| Şirin Eddie onu birkaç gün sonra aradığında, Eddie'ye... çok iyi biri olduğumu anlattı, iyi hırsız olduğumu... problem çıkarmadığımı söyledi. | Open Subtitles | الرجل اللطيف تفقد ذلك وقال انه جيد قال أني لص جيد عندها كنت مستعدا للتحرك |
| Sonra bu nazik bey bir sürü yalnız, zengin arkadaşları olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الرجل اللطيف أخبرني بأن لديه الكثير من الأصدقاء الأغنياء الوحيدين |
| Elizabeth, bu kibar adama bir öpücük ver. Kendisi arkadaşım olur. | Open Subtitles | ،(إليزابيث) أعطي الرجل اللطيف قبلة أنه صديقي |
| Artık odaklanabilir misin yoksa yan tarafta oturan hoş çocuktan yardım mı isteyeyim? | Open Subtitles | الآن ، أيمكنك التركيز أو يجب أن أذهب لطلب مساعدة الرجل اللطيف جارك ؟ لا |
| Dünkü bağıran sevimli adam değil mi? | Open Subtitles | اليس هذا هو الرجل اللطيف الذي كان يصرخ بالامس ؟ |
| Henry, işte bu sana bahsettiğim şu kibar adam. | Open Subtitles | هينري" انه ذلك الرجل اللطيف" ذلك الذي أخبرتك بأنه ساعدني بأختبار الرخصة |
| Şu kibar bey, öyle sempatikti ki. | Open Subtitles | ذلك الرجل اللطيف كان متعاطف جداً |
| Eve gidiyordum bu nazik beyefendi otostop çekti sana getirmemi rica etti. | Open Subtitles | كنت في طريقي إلى المنزل. أوقفني هذا الرجل اللطيف وسألني توصيله إلى هنا. |