| Daha Yumuşak taraflarımızı tanımladığımız dili bırakalı çok oluyor, görüyorsunuz. | TED | انظروا، لقد أهملنا اللغة منذ فترة طويلة التي نصف بها أجزائنا الرقيقة. |
| Yumuşak kalplilerin daha çok acı çektiklerini erkenden öğreniyoruz. | TED | نتعلم في وقت مبكر أن ذوي القلوب الرقيقة يعانون. |
| Sonra adı Yolanda olan bu tatlı kıza yasladım kendimi. | Open Subtitles | و أنحني الى هذه الفتاة الرقيقة التي فشلت المسماة يولندا |
| En güzeli de hassas ruhumu sizin ellerinize teslim ediyorum lordum. | Open Subtitles | أكثر سعادة من كلّ ذلك بأنّ تضع روحها الرقيقة بين يديك |
| Tabii ki onları dinlemedik ve yerine sevginin nazik jestlerini ve gençliğin pervasız parlamalarını savunduk. | TED | بالطبع ، لم نستمع لهم، وبدلاً من ذلك، ناصرنا إيماءات الحب الرقيقة وبتهور أيضاً ناصرنا ومضات الشباب. |
| ama Bella'nın narin parmaklarını sırtımda hissedebiliyorum. | Open Subtitles | ومع ذلك أستطيع أن أشعر بأصابع بيلا الرقيقة على ظهري. |
| Onların yolları, doğal büyücülerin kibar yollarıydı. | Open Subtitles | وكانت أساليبهم هي الأساليب الرقيقة للسحرة الطبيعيين |
| Sonuçta ortaya çıkan ince tabaka aktif tabakadır, güneş enerjisini emer. | TED | الطبقة الرقيقة الناتجة هي الطبقة الفعالة، التي تمتص الطاقة من الشمس. |
| Ellerimdeki elmayı tatmak için Yumuşak kabuğunu kopardığında, | Open Subtitles | عندما تنزع القشرة الرقيقة لتذوق التفاحة من يدى |
| Çok Yumuşak davrandığını söylüyorlar. Bilmediğini söyleme. | Open Subtitles | إنه يطلقون عليكِ آنسة الخدمة الرقيقة اخبريني بأنكِ لم تعرفِ ذلك |
| Kızın tatlı ve Yumuşak mizacı, adamın kırık kalbinin derinliklerinde yatanların farkına varmasını sağlıyor. | Open Subtitles | و طبيعتها اللطيفة الرقيقة تقربه منها متفهمة تماماً حالة قلبه المجروح |
| "tatlı lrma" anlamına gelir. Neden öyle diyorlar bilmiyorum. | Open Subtitles | هذا يعنى ايرما الرقيقة أنا لا أعرف لماذا |
| Etrafındaki tüm tatlı dilli, kültürlü erkekle münasebet kuracak. | Open Subtitles | ستكون وسط الأجواء الرقيقة مع اولئك الرجال المحنكون حولها عندما تعود .. |
| Spor üzerine yaptığın metaforlar benim hassas homoseksüel hislerimi gücendiriyor. | Open Subtitles | أنت تعلم أن المجازات الرياضية مُسيئة. مشاعري مثلية الجنس الرقيقة. |
| Üçüncü bir makine ise hassas yıkamalar için. | Open Subtitles | وماكينة ثالثة لـ ملابسك الرقيقة وتلك ستكون حمالات الصدر والملابس الداخلية |
| Dudaklarım, bu iki utangaç hacı, Yüz sürüp mihrabına Hazırdır bu kabalığı nazik bir öpüşle yumuşatmaya | Open Subtitles | فشفتاي كحاجين خجولين مستعدان لتصحيح الخطأ بهذه القبلة الرقيقة |
| nazik parmaklarınız incindi mi? | Open Subtitles | هل أصيبت أصابعك الرقيقة في حادثة الهاتف الخليوي |
| Sevgili, tatlı, narin Kay. Senin gibi bir kızı, arkadaşım Harry'e iten neydi? Bunu asla anlayamayacağım. | Open Subtitles | عزيزتي , حبيبتي , كاى الرقيقة. هذا ما لست افهمه. |
| Sarı tarafını genellikle narin kadeh takımının içini temizlemek için kullanırım. | Open Subtitles | أستعمل الجانب الأصفر غالبا للأواني الرقيقة فقط للحواف |
| kibar kadınlarda bulunan hassas bağımsızlık bilincini herkesten daha iyi anlarım. | Open Subtitles | أفهم أفضل من أي شخص آخر ذلك الحس بالإستقلالية المرهفة لدى الأنثى الرقيقة |
| Genelde derimizdeki tozu fark etmeyiz, çünkü deri rengimizin üzerindeki ince toz tabakasını göremeyiz. | TED | لا نرى الغبار على بشرتنا في العادة لعجزنا عن رؤية طبقة الغبار الرقيقة التي تتكون على سطح البشرة. |
| Açık olan bir inceye. | Open Subtitles | انت تمشي باتجاه الرقيقة |
| Abinin köşesinde yazmayı bıraktıktan sonra bir ara uğra da sana hayatın kırılgan düzeni hakkında bir ders vereyim. | Open Subtitles | منتظر زيارتك ، عندما لا أكتب في العامود الصحفي لشقيقك وسأراجع تلك النظرة الرقيقة للحياة |
| Micmaclar dünyalar arasındaki perdenin inceldiği yerlerden bahsediyorlar. | Open Subtitles | أساطير ميكماك تكلمت عن أماكن خاصة حيث يمتد الستار بين العوالم الرقيقة |