| Atomların arasındaki bu bağlar elektronlar sayesinde oluşur. | TED | الآن، هذه الروابط التي بين الذرات، مصنوعة من إلكترونات. |
| Burada gördüğünüz her bir bağlantı bir kimsenin söylediği bir şey ile içerikler arasındaki gerçek ğlantıları gösteriyor. | TED | كل رابط من هذه الروابط التي ترونها المقدمة هنا هي علاقة فعلية كونت بين شئ قاله شخص ، بين قطعة من محتوى. |
| Ayna kırıldığında, bu darbe, gemiyle olan tüm bağlantıları kopardı. | Open Subtitles | صدمة كسر المرآة تسببت في قطع كل الروابط مع السفينة |
| zayıf bağları olan kişiler sayesinde bulmuşlar. | TED | بل حصلوا عليها عبر الروابط الضعيفة، عبر أشخاص تعرفوا إليهم لتوهم. |
| Kadınlarda bu bağ daha güçlü. | TED | بالنسبة للنساء، هذه الروابط يمكن أن تكون أقوى. |
| Bir robot kolunu ele alalım, oldukça iyi tanımlanmış sert bağlantılar ve harekete geçirici motorları var, bunlar eklem bağlantılarını taşırlar. | TED | إن أخذتم ذراع روبوت، فهي مجموعة محددة من الروابط الصلبة والمحركات، التي نسميها المشغلات، وهي تحرك الروابط حول المفاصل. |
| Bazı kimyasal bağlar böyle oluşur. | TED | هذه هي طريقة تكوين بعض الروابط الكيميائية. |
| Ama liflerde monosakkaritler beta bağlarıyla bir araya gelir. Bu bağlar vücut tarafından yıkılamaz. | TED | لكن في الألياف، الروابط بين الجزيئات هي روابط بيتا و التي لا يستطيع الجسم تفكيكها |
| Bu resimde, çemberler ya da düğümler Douglas göknarını gösteriyor ve çizgiler ya da bağlar mantarlararası iletişimleri gösteriyor. | TED | في هذه الصورة، تمثلُ الدوائر شوح دوغلاس، أو العُقد، وتمثلُ الخطوط الطرق السريعة لتواصل الفطر، أو الروابط. |
| Bir sanatçı olarak bağlantı benim için çok önemlidir. | TED | كفنانة، الروابط ذات أهمية كبيرة بالنسبة لي. |
| Günümüzde seçebileceğiniz yüzlerce bağlantı var. | TED | حالياً يوجد المئات من الروابط لتختار منها |
| Ayna kırıldığında, bu darbe, gemiyle olan tüm bağlantıları kopardı. | Open Subtitles | صدمة كسر المرآة تسببت في قطع كل الروابط مع السفينة |
| Bunları yanyana koyduğumuzda, iki sayfanın farklılığını okumak için bağlantıları bile okumak zorunda değilsiniz. | TED | حين تضعونهما جنبا إلى جنب، لا تحتاج حتى إلى قراءة الروابط لرؤية امدى اختلاف الصفحتين. |
| Isıyı açtığınız zaman şekerdeki kimyasal bağları oluşturur ya da kırarsınız, böylece kahverengi bir karamel meydana gelir. | TED | تشعل الحرارة، وتبدأ بإنتاج أو تحطيم الروابط الكيميائية في السكر، مشكلاً سائل كراميل يميل للبُني، صحيح ؟ |
| Bağlı organizasyonlarımızda, zayıf bağları güçlendirmeye çalışırız ancak güçlü bağların gücünü hafife alırız. | TED | في علمنا علم مؤسسات الشبكة تعلمنا أن القوة في الروابط الضعيفة و لكننا نقلل من قوة الروابط القوية |
| Böylece, birlikte oyun oynamak, bağ, güven ve işbirliğini doğuruyor. | TED | ولذا، فاللعب سوياً يبني في الواقع الروابط والثقة والتعاون. |
| Belki de o balıkla arasında garip bir bağ vardır. | Open Subtitles | ربما لديه بعض الروابط الغريبة مع تلك السمكة |
| Çalışma ve alıştırma ile beyninizdeki bağlantılar güçlenir | TED | حيث تزداد الروابط العصبية قوةً ونماءً بالدراسة والتمرين. |
| Ancak, diğer tüm bağlantılar güçlü ve güvenilir olursa, sizin bağlantınızın ehemmiyeti daha önemli hale gelir. | TED | ولكن عندما تصبح كل الروابط الأخرى قوية وموثوق بها، تُصبح أهمية الرابط أمرا أساسياً بشكل أكبر. |
| Bir anlığına uluslararası bağlarını unutalım, bu kişiler ne yapabilir? | Open Subtitles | فلننسى الروابط الدولية لدقيقة ماذا كان سيفعل هذا المجرم ؟ |
| Görevi başarmak için bu bağların hepsinin birbirine tutunmuş olması lazımdır. | TED | يجب على كل رابط من هذه الروابط أن تتماسك لتنجح المهمة. |
| Ufak bir baba-oğul kaynaşma gezisinden bir zarar gelmez. | Open Subtitles | لن تضرنى هذه الرحلة الصغيرة لتقوية الروابط بين الاب و ابنه |
| Çünkü kendimize hayal etme izni verdiğimiz an, işimizin çoğunu birbirine bağlayan ipler aşikar hale geldi. | TED | لأنه بمجرد أن سمحنا لأنفسنا بأن نحلم، أصبحت الروابط بيننا بديهية. |
| Aile bağlarının başka her şeyin üstünde olduğunu asla öğrenemedin. | Open Subtitles | لم تعلم أن الروابط الأسريّة أقوى بكثير من أيّ شيء آخر. |
| Örneğin, kronik stres beyninizin korku merkezi olan amigdaladaki sinirsel bağlantıların sayısını ve aktivite seviyesini arttırır. | TED | على سبيل المثال، يزيد التوتر المزمن مستوى النشاط وعدد الروابط العصبية في اللوزة الدماغية، وهي مركز الخوف في الدماغ، |
| Bu bağı oluşturan böyle kilit anlar vardır. | TED | هناك لحظات تقوي الروابط بيننا، وتلك اللحظة من أهمها. |
| Bu aldatmanın sebebi yalnızca oğul ve baba arasındaki ilişkiyi güçlendirmektir. | Open Subtitles | خداعى يهدف فقط إلى تقوية الروابط. بين الأب والإبن. |
| Bana bütün yaptığı o videoların linklerini ve kaydettiği şarkıların linklerini gönderdi. | Open Subtitles | لقد ارسل الي كل هذة الروابط للفيديوهات التي يعدها والاغنيات التي يسجلها |