| Ama bir senesinde, doğal merakı aşırı kafa yorma ile harmanlandı ve: | Open Subtitles | لكن في أحد الأعوام اجتمع فضولها الطبيعي مع تفكيرها الزائد وكان الناتج |
| Böyle yaparak aşırı kirliliği dengeliyor ve maliyetleri düşürüyorlar. | TED | ومن خلال القيام بذلك، فإنهم يعوّضون التلوث الزائد ويخفّضون التكاليف. |
| Ki bu beni başladığımız noktaya geri getiriyor ve esas meseleye işaret ediyor, et ve abur cuburun aşırı üretimi ve tüketimi. | TED | الذي يعطيني دائرة مكتملة ونقاط مباشرة للب القضية، الإنتاج الزائد والإستهلاك المفرط للحوم والوجبات السريعة. |
| Ayrıca okulda dolaşıp sorular sorma şansın da oldu. / Tabi. | Open Subtitles | الزائد الذي هو سَيَعطيك فرصة للطَعْن حول المدرسةِ وتَسْألُ الأسئلةَ. أوه، الله، يَنْظرُ إليهم. |
| Biraz fazladan paramız olsa biz de herkes gibi olabiliriz. | Open Subtitles | إن أمكننا الحصول على ذلك المال الزائد فسنكون مثل الآخرين |
| Atmosferde çok Fazla ekstra enerji var, çok Fazla ekstra su buharı var. | TED | هناك الكثيرمن الطاقة الزائدة في الغلاف الجوي. وهناك الكثير من بخار الماء الزائد. |
| İlk sorum şu: Çok Fazla seçenek olması probleminden bahsetmeye hazır mısınız? | TED | سؤالي الاول اليوم. هل انتم جاهزين لتسمعوا عن مشكلة الحمل الزائد للاختيار؟ |
| Her yerde, insanlar ölüyor ve öldürülüyorlardı. Hastalıktan hayatlarını kaybediyorlardı ya da aşırı çalışmaktan veya idamdan ve açlıktan. | TED | كان الناس يموتون و يقتلون بكل مكان يخسرون حياتهم للمرض العمل الزائد عن الحد الإعدام و المجاعة |
| Kurallara aşırı bir itimat, aşırı bir güven ve bağlılık, ahlaki becerinin yerini alıp, hatalarımızdan öğrenme imkanımızı ortadan kaldırıyor. | TED | فالمهارة الخلقية يصيبها الضعف عند الاعتماد الزائد على القواعد الأمر الذي يحرمنا من فرصة الارتجال والتعلم مما نرتجله. |
| aşırı karbondioksit, küresel ısınma dışında da sorunlara neden oluyor. Okyanusun kimyasını değiştiriyor, denizi daha asitli hâle getiriyor. | TED | ثاني أوكسيد الكربون الزائد ليس فقط يقود الى الإحتباس الحراري، لكنه أيضاً يغير كيمياء المحيطات، جاعلاً البحار أكثر ملوحةً. |
| aşırı mastürbasyonla... politikacılık mesleğinin seçilmesi arasındaki bağlantıyı ilk ben keşfettim. | Open Subtitles | أنا أول من قام بشرح العلاقة بين الأستمناء الزائد عن حده و الدخول الى عالم السياسة. |
| Çok yoğunlaşmasını istemiyorum. aşırı dolduğumu hissediyorum. | Open Subtitles | لا أريد أن أثقل الأمور على كاهل أشعر بالحمل الزائد بالفعل |
| Bunun tek sebebi, aşırı yüklemeden önce kapanmış. | Open Subtitles | لقد كانت فقط مسألة وقت قبل أن يغلق الحمل الزائد المحرك الصامت |
| Evet, Ayrıca göğsündeki çiller yakında kalınlaşacak olan bacakların ve tabii ki şuranda toplanmış Fazla kiloların. | Open Subtitles | نعم ونمش صدرك وعروقك عندما تبدأ في الظهور قليلاً والوزن الزائد الذي تكسبينه هنا تماماً |
| Ama Tanrı Ayrıca bir şeyden çok Fazla emin olmanın tehlikeli olabileceğini de söyledi. | Open Subtitles | ولكن الرب قد أخبرني كذلك كيف يمكن لليقين الزائد أن يكون خطراً. |
| Çileden çıktım, Ayrıca adet görüyorum. | Open Subtitles | أنا فقط أصبحتُ مُحبط جداً، الزائد أَنا Pmsing. |
| Sadece fazladan egzersizden dolayı 187 kg kaybedilmesi inanılmazdı. | TED | من المدهش أن 413 باوندا تم فقدانها فقط من التمرين الزائد. |
| - Ben zaten fazladan yiyecek bulabiliyorum. | Open Subtitles | أنا أحصل على الطعام الزائد هنا إن لم تأكليها قايضيها |
| Açık tenli insanlarda bu ekstra melanin cildi koyulaştırır ve bronzluk sağlar. | TED | بالنسبة لأصحاب البشرة الفاتحة، يجعل الميلانين الزائد بشرتهم أغمق وينتج الإسمرار. |
| ekstra bir yük taşımak istemiyorum. Yapma. | Open Subtitles | لا أريد أن أكون مميزاً لأتحمل هذا العبء الزائد |
| Artı... oldukça sert fiziksel eğitim programına dayanacaksınız. | Open Subtitles | الزائد أنتم ستتحملون الصرامه في البرنامج التدريبي الطبيعي |
| Her dengeleyicinin üzerindeki rölöve vanası, fazlalık basıncı dışarıya atabilir. | Open Subtitles | - لو وضعنا صمام تلقائي على كل وحدة -يمكن أن تنفس الضغط الزائد |