| Gidip görelim öyleyse. trafik sorun olmaz, bizde Tardis var. | Open Subtitles | دعنا نذهب لنرى إذاً ، لن يوقفنا الزحام فلدينا التارديس |
| Burada inanılmaz bir trafik var... ve sokakta bir yığın polis görüyorum. | Open Subtitles | الزحام هنا غير معقول كما أنني أرى الكثير من الشرطة في الشوراع |
| Ama demin kalabalık yüzünden fazladan yardıma ihtiyaç olduğunu söylemiştiniz. | Open Subtitles | و لكنك قد أخبرتنى لتوك أنكم ستحتاجون المزيد من الموظفين من أجل الزحام |
| Daha fazla müşteri istediğini söylüyordu, ben de nefes almamız gerektiğini. kalabalıkta göze çarpmasını sağlayacak bir çözüm buldum. | Open Subtitles | هو قال أنه يريد المزيد من الزبائن فقلت له نحن نريد أن نتنفس فكرت بطريقة تجعله واقفاً بين الزحام |
| Muhtemelen trafiğe takılmıştır olur öyle şeyler, bilirsin sevgililer günü falan. | Open Subtitles | الأغلب أن الزحام هو السبب بما أن اليوم هو عيد الحب |
| Kuleden kaçıp kalabalığın arasına karışarak gözden kayboldum... ve ayakları yorulana kadar yürüdüm. | Open Subtitles | لقد ركضت من البرج اختفيت في الزحام ومشيت حتى خارت قدماي |
| Ya da geri dönüp başka yere gidebilirler. O zaman onları trafikte kaybedebiliriz. | Open Subtitles | أو ربما يرجعوا و يذهبوا إلى مكانٍ آخر و نفقد أثرهم وسط الزحام |
| Trafiğin en yoğun olduğu saatte yolumun bir kaç mil dışında. | Open Subtitles | انها مجرد بضعة اميال خارج طريقي وفي ساعة الزحام ايضا |
| trafik, botoks, fazla vergiler, başarısızlıklar ve çaresizlik kokusunun yeri. | Open Subtitles | أرض الزحام والمخدرات الضرائب الضخمة، ضعف الانجازات ورائحة الإحباط الجميلة |
| Bir dahaki sefere trafik içinde çocuğa sen bak. Mesajı almış olması önemli. | Open Subtitles | تريد أن أكون جليسة أطفال لطفله تصرخ وسط الزحام , حسنا لقد فهم المغزى |
| Saat öğleden sonra 4'tü yani trafik oldukça yoğundu,.. | Open Subtitles | كانت الساعة 4عصرا لذا فأن الزحام كان شديدا |
| kalabalık ve gürültülü ama çokda heyecanlı hiç bilmediğim renkler ile | Open Subtitles | الزحام والأصوات العاليه مثير جدا أيضا بالألوان التى لم اعرفتها من قبل |
| Kuşkusuz alışılmamış, ama iblissel olmadığı muhakkak. Birisinin kalabalık içinde kendini böyle göstermesi ilginç. | Open Subtitles | شخص ما يحب الوقوف فى الزحام , للقتل أعنى |
| Packett Acele etmemizi istedi ve kalabalıkta bizi izleyen imtiyaz sahibine bir şans verdi. | Open Subtitles | باكيت ارادني ان اتعجل واعطيه الامتياز في الزحام |
| Bugün, kalabalıkta bir Yüz sizi duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. | Open Subtitles | اليوم ، يأخذكم " وجه فى الزحام" إلى رحلة عاطفية |
| - Şimdiye kadar varmış olmaları gerekiyordu. - trafiğe takılmış olabilirler. | Open Subtitles | لا بد بأن يكونوا هناك الآن ربما علقوا ببعض الزحام |
| kalabalığın içinde yalnız kalmak ise daha kötü. | Open Subtitles | أن تكون وحيداً وسط الزحام لشئ أسوأ من ذلك |
| Öğrencilerime bazı şeylerin olduğunu öğretirdim- bilirsiniz bilgisayarlar bazı konularda tam olarak iyi değildirler-- trafikte araba sürmek gibi şeylerde. | TED | أنا اعتدت ان اعلم الطلاب أن هناك بعض الأمور، كما تعلمون، أجهزة الكمبيوتر ليست جيدة فيها، مثل قيادة سيارة في الزحام. |
| Trafiğin ortasında dondurma satmak yasalara aykırı! | Open Subtitles | ذلك مخالف للقانون أن أبيع الآيس كريم في وسط الزحام |
| Taba rengi ceket, kırmızı scooter, lütfen aracınızı sağa çekin, Trafikten çıkın. | Open Subtitles | معطف ودراجة حمراء أرجو أن تبتعد عن الزحام |
| Eh, kalabalığa kalmak istemiyorsam, yavaştan çıksam iyi olur. | Open Subtitles | حسنا، من الأفضل أن أذهب إن أردت تجنب الزحام |
| Kalabalıktan kurtulana kadar burada bekleseniz iyi olacak. | Open Subtitles | الأفضل أن تنتظرى هنا حتى نتخلص من الزحام سيدتى |
| Bir şerif yardımcısı, Trafiği fark ediyor ve federalleri çağırıyor. | Open Subtitles | وبعض نواب الشرطة لاحظوا كل هذا هذا الزحام اتصلوا بالفيدراليين |
| Bizler arabada Trafikle boğuşup esasen uyuyakalmamaya çalışıyoruz. | Open Subtitles | نحن في السيارة ,نصارع الزحام نحاول البقاء مستيقظين |
| Noel'de işler böyle yürür. Evet, kalabalıktı. Evet, işler biraz çığırından da çıktı. | Open Subtitles | هذا ما يحدث ليلة عيد الميلاد بعض من الزحام و الأمور تخرج عن السيطرة قليلاً |