| İşte bu yüzden bizim dünyamızda çizgi romanları yayınlamayı kestiler. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها توقفت عن نشر الكتابالهزليفي عالمنا. |
| Yani, Şeriat tasvirlere tapınmayı kesinlikle yasaklıyor, belki de o yüzden buraya saklamışlardır. | Open Subtitles | الشريعة الإسلامية تحرم عبادة التماثيل ربما يكون هذا السبب في أنها مخبأة هنا |
| Demek o yüzden öyle bir yere tek başına gitti. | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنها غامرت في هذا المكان وحدها |
| Bu yüzden bu B planı. A planı çok daha güvenli. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها خطة بديلة الخطة أ أكثر أماناً |
| O yüzden insan vücudunu kolayca parçalayabilirler. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها يمكن أن تمزق بعيدا عن جسم الإنسان بسهولة. |
| Bu yüzden ilk başta kendini sana Eve olarak tanıttı. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها أول مرة قدمت نفسها على أنها حواء. |
| İşte bu yüzden beni babamın yanına tatile yolladı. Ayrıca ne var biliyor musun? | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنها أرسلتني لمنزل والدي لقضاء عطلة عيد الميلاد , وأنت تعرف ذلك؟ |
| Çok akıllı biri değil, ama sanırım seni bu yüzden çok seviyor. | Open Subtitles | انها ليست ذكية ، لكن اعتقد أن هذا هو السبب في أنها تحبك كثيراً. |
| Starbridge'e Joey'i bu yüzden mi göndermiş? | Open Subtitles | هل هذا هو السبب في أنها أرسلت جوي الى سجن ستاربريدج ؟ |
| İşte bu yüzden William sıtmaya yakalanınca Roma'yı terk ettiler. | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنها تركت روما، كان ذلك بسبب وليام كان الملاريا. |
| Bunda olanı bu yüzden unuttuğunu umuyorum. | Open Subtitles | أتوقع هذا هو السبب في أنها نسيتماكانفيهذاالشريط. |
| Bu yüzden para aklama işini öğrenince kocanıza gitmedi. | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنها عندما سمعت بشأن غسل الأموال لم تذهب له بل ذهبت إليك |
| Bu yüzden de hala benimle çıkıyor. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها لا تزال الخروج معي. |
| Artık özel olanın o olması bu yüzden mi yoksa? | Open Subtitles | هل هذا السبب في أنها هي واحدة خاصة الآن؟ |
| Bu yüzden kadın adamın ölülerle konuştuğuna ikna olmuş. | Open Subtitles | هذا هو السبب في أنها كانت مقتنعة بأنه كان يتحدث للموتى. |
| Biliyorum, o yüzden bana geldi. | Open Subtitles | أنا أعلم، وهذا هو السبب في أنها جاءت لي. |
| Sanırım bu yüzden adına Büyük Kanyon demişler. | Open Subtitles | انا اعتقد ان هذا هو السبب في أنها نسميها جراند كانيون. |
| Belki de bu yüzden bana güvenip, sırrını açtı. | Open Subtitles | ولعل هذا هو السبب في أنها اسرّت لي الكثير عنكِ |
| Tuhaf, acaba bu yüzden mi benim en sevdiğim anım olabilir? | Open Subtitles | إنه مضحك، أتساءل عما إذا كان هذا هو السبب في أنها ذاكرتي المفضلة |
| Bu yüzden generale ihtiyacı vardı onu üs olarak kullanacaktı. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنها في حاجة إلى عام، لاستخدام له للوصول الى القاعدة. |