| Bu da anlayabileceğimiz gibi açıklarsak 5 bin insanın hayatı boyunca çektiği selfie bütçesi kadar. | TED | أي ما يعادل مجموع صور السيلفي التي يلتقطها 5000 شخص طيلة حياتهم. |
| selfie çekmekte o kadar iyiye gittim ki artık zorlanmadığımı fark ettim. | Open Subtitles | لقد ادركت أن لدي موهبة في التقاط صور السيلفي لم أعد أشعر بالتحدي كما مضى |
| Kamera selfie modundaydı ama senin için duyduğum gurur yüzümden okunuyor. | Open Subtitles | الكاميرا كانت على وضع السيلفي لكنني ابدو فخور جداً بـك |
| Phoebe'nin özçekimi adamın bu arabadan çıkışını yakalıyor. | Open Subtitles | صورة فيبي السيلفي تظهر الرجل خارج السيارة |
| Çünkü bu resim Phoebe'nin orijinal özçekimi Louis Bowman'in masumiyetini kanıtlayabilirdi. | Open Subtitles | لأن هذه الصورة صورة السيلفي الاصلية لفيبي قد تثبت بشكل اكيد ان لويس بومان بريئ |
| Araştırıyordum, size birkaç tane özçekim yolladım. | Open Subtitles | كنت اُحقق,سأرسل لكم السيلفي الذي إلتقطته |
| Kamera yine selfie modundaydı ama gülmekten ölürken çektim kendimi. | Open Subtitles | لا الكاميرا كانت في وضع السيلفي مرة ً آخرى لكنني ضحكت بقوة |
| Piers Morgan sağ olsun selfie neslinin bildiğimiz uygarlığın çöküşünü hazırladığı iddiasını desteklemek için beni örnek olarak gösterdi. | Open Subtitles | بيرز مورغن كان رؤوفا كفاية ليستغلني كمثال في قناة السي ان ان في دعم ادعائه ان جيل السيلفي |
| Uzun zamandır selfie çubuğu kullanan birini öldürmek istiyordum, talihli kişiyi buldum. | Open Subtitles | لقد كنتُ أريد قتل شخص لإستخادم عصا السيلفي وهي المحظوظة |
| Kesin olan bir şey var, tonla selfie çekilecek. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الأكيد هو أن تستعدوا للكثير من صور السيلفي |
| 21. yüzyıl insanları olarak bizim selfie'miz işte bu. | TED | ونحن اليوم في القرن الحادي والعشرين هذه هي صورتنا "السيلفي". |
| (Kahkahalar) Evet, akıllı telefonlarımızı çok seviyoruz. selfie'lerimizi de öyle; kendimizi de. | TED | (ضحك) أجل، نحن نحب هواتفنا الذكية؛ ونحب صورنا الذاتية (السيلفي)؛ ونحب أنفسنا. |
| Araştırmalara göre aşırı selfie çekimi narsisizm, bağımlılık ve hatta akıl hastalığı göstergesi. | Open Subtitles | هو يشعر بأنه تافه لذا يتفاخر للعالم بمدى عظمته ربطت دراسات حديثة "الإلتقاط المفرط ل"السيلفي |
| Katil Tara'nın kibrini eleştiriyor, bu da selfie'yi açıklar. | Open Subtitles | أظن أنها كانت تنظر الى نفسها عندما هوجمت هو يعلق على غرورها "والذي يفسر "السيلفي |
| selfie Katili olarak adlandırılan katil bu sessiz mahallede pek çok cevapsız soru bıraktı. | Open Subtitles | سوف يجعله يريد القتل مجدداً "الناس يطلقون عليه "قاتل السيلفي والذي جعل الكثير بهذا الحي الهادئ يطالبون بأجوبة |
| selfie Katili yeniden saldıracak mı? | Open Subtitles | هل سوف يقوم "قاتل السيلفي" بالقتل مجدداً؟ |
| Galeride özçekimi gördü ve bir şeyler yapması gerektiğini mi anladı? | Open Subtitles | شاهد السيلفي في المعرض وفكر بان عليه القيام بشيء؟ |
| Phoebe Elliot bu özçekimi 2013'te çekti. | Open Subtitles | اخذت هذه السيلفي في عام 2013 |
| - Evet, takmıştın. özçekimi anımsıyorsun. | Open Subtitles | أنت تفكر في الصورة السيلفي |
| Çünkü nihai özçekim işte bu. | TED | لأن هذا السيلفي اللامتناهي. |
| Yakında sana özçekim de yollar. | Open Subtitles | المرة القادمة، ستُرسل صور "السيلفي" |