| Şişmanlama korkusuyla geçen uzun ve korkunç bir Kışın bitişinin hatırası olarak benim için yaptırmıştı. | Open Subtitles | هي أَمرتْ بعمله لي لإحْياء النهايةِ ذلك الشتاءِ المُخيفِ كَانَ عِنْدَها خوفُ سمنتُها. |
| Gördüğünüz gibi, Kışın çok az misafirimiz oluyor. | Open Subtitles | كما ترى، عِنْدَنا ضيوف قليلون في الشتاءِ. |
| Kışın Northumberland'da tanıştılar. | Open Subtitles | حسناً ، إجتمعوا في "نورثيمبيرلاند" في الشتاءِ |
| kış Kapısı Köyünün başkanı Göl Ülkesinin Göl Kıyısı Manastırıyla anlaşma halinde. | Open Subtitles | زعيمُ الشتاءِ قد تجاوزَ القرية من أجلِ المفاوضاتِ مع الكنيسةفي بلدةِ البحيرات |
| Tıpkı kurak ve yağışlı mevsim döngüsünün bazı tropik ormanları değiştirmesi gibi, yaz ve kış mevsimlerinin döngüsü de daha ılıman bölgelerdeki yaşamın seyrini belirler. | Open Subtitles | كتناوب الفصولِ الرطبةِ والجافّةِ يَجْلبُ التغييرُ إلى بَعْض الغاباتِ الإستوائيةِ لذا فان تعاقب الصيفِ و الشتاءِ قاعدة الحياة ِ في المناطقِ الأكثر اعتدالا. |
| O zaman kış Kapısı Köyüne bizzat geleceğim. | Open Subtitles | أنا ذاهبةٌ إلى قريةِ الشتاءِ شخصيًا |
| Kışın, fena halde sıkıcı olur. | Open Subtitles | .في الشتاءِ ، يُصبحَ كئيبا جداً |
| Chicago'da Kışın ortasında iş bulmak kolay. | Open Subtitles | إنَّ أعمالَ منتصفِ الشتاءِ في "شيكاغو" سهلةَ المنال |
| Evet, ama Kışın değil. | Open Subtitles | لَيسَ في الشتاءِ. |
| Ya da kara Kışın hiddetinden." | Open Subtitles | ولا تهيّجُ الشتاءِ العنيفِ." |
| Görünüşe göre onu bu kış Maui'ye götüreceğim. | Open Subtitles | يَبْدو آخذُها إلى Maui هذا الشتاءِ. |
| Ama kış gelince- | Open Subtitles | لكن في الشتاءِ |