| Onu bundan daha fazla mutlu edecek tek şey çifte düğün olur. | Open Subtitles | يا إلهي، الشيء الوحيد اللذي قد يجعلها أكثر سعادة هو زواج مشترك. |
| Memleketimi özlediğim zaman beni teselli eden tek şey faytona binmek oluyor. | Open Subtitles | عندما ارغب بالشعور وكأنني قريب من موطني الشيء الوحيد اللذي يساعدني على ذلك هو الجلوس خلف حصان |
| Benim düşünebildiğim tek şey, belki de... | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي استطيع انْ أُفكّرَ به رُبَّمَا، |
| Tüm bu kültürel şeylerin trenle arandaki tek şey olduğunu söylüyorsun. | Open Subtitles | تقول بان كل هذه الأمور الثقافيه هي الشيء الوحيد اللذي يفصلك عن القطار ؟ |
| Vazgeçmeyeceğim tek şey, vazgeçmek. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي أن أتخلى عنه هو الإستسلام |
| Kanıt A, Cadılar Bayramı'nda hatırladığım tek şey. | Open Subtitles | الدليل الأول الشيء الوحيد اللذي أتذكره من الهالويين |
| Geçebileceğimden emin olduğum tek şey fitness testi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي يمكنني أجتيازة اللياقه البدنية |
| Cidden, benim lisedeki sevgilimden aldığın tek şey sevişme süresini 5 dakikaya kadar çıkarmasıydı. | Open Subtitles | حقا، الشيء الوحيد اللذي أعطيته صديقي بالثانوية بقي لخمس دقائق. |
| O kadar paraya değecek tek şey Garrett'ın Donanma için yaptığı tasarımı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي يستحق هذا المبلغ هو ما صنع قاريت للبحريه |
| Nasıl olduğunu düşünebileceğimiz tek şey serum beyin fonksiyonlarını hızlandırıyor-- | Open Subtitles | حسناً, الشيء الوحيد اللذي استطيع انْ أُفكّرَ به ان بطريقة ما المصل قام بتيسرع قدرات الدماغ |
| Özlediğim tek şey müzik. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي أفتقده هو الموسيقى |
| Gerçekten yapmayı sevdiğim tek şey yemek yapmaktı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي احببته فعله هو الطبخ لذلك... |
| İhtiyacı olan tek şey. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي يحتاجه |
| Savaşçı Carl'ın ilerlemesini sağlayan tek şey sahibi Billy'i sadece bir kez daha görebileceği düşüncesidir. | Open Subtitles | الشيء الوحيد اللذي جعل (كومبات كارل) يواصل... انه يمكن ان يرى مالكه (بيلي) للمرة الاخيرة. |