| Şu Sabah, diğer hafta için yaptığın radyo şovunda her arayan bendim. | Open Subtitles | وعندما قدّمت ذلك البرنامج الإذاعي الصباحي قبل أسبوعين، كل متصل كان أنا | 
| Bayılma olayı, Pasifik yaz saatine göre tam Sabah 11'de gerçekleşti. | Open Subtitles | حدث الإغماء في تمام الساعة الـ11 ليلاً بالتوقيت الصباحي للمحيط الهادي | 
| Hava Sabah ayazı gibi, ki bu yoğun yalnızlık hissimi artırıyor. | Open Subtitles | مثل هذا الهواء الصباحي الذي فقط يزيد من شعوري بالوحدة الشديدة | 
| Teşekkürler. Bu, bu Sabahki soygunun kaseti. Dikkatli izleyin. | Open Subtitles | شكراً, أبقوا مع هذا الهجوم الصباحي راقبوا من قرب لأنه هجوم سريع | 
| Kitabım çok kötü, ve TV'deki gündüz programlarından bıktım ve arkadaşlarımın hepsi işte. | Open Subtitles | , كتابي هذا سئ و أنا أكره التلفاز الصباحي و كل أصدقائي في عملهم | 
| Sabah işe gitmekten modanın tasarlanma şekline, yiyecek yetiştirme şekline kadar, tüketiyoruz ve bir kez daha işbirliği yapıyoruz. | TED | من الأنتقال الصباحي إلي طريقة تصميم الموضة إلي طريقة زراعة المحاصيل الغذائية، نحن نستهلك ونتعاون مرة اخري | 
| Bize Sabah banyo kullanma sırası yapabildiğine sevindim. | Open Subtitles | لتضعي جدول الإستحمام الصباحي لنا الأخوات، هالوويل | 
| Yaşlılar Sabah yürüyüşü için gelmeden burayı kapat! | Open Subtitles | الآن أغلق هذا المكان قبل أن يأتي العجائز لسيرهم الصباحي | 
| Çünkü sen bu Sabah ki personel toplantısını kaçırdın. | Open Subtitles | لأنك تغيَّبتَ عن اجتماع العاملين الصباحي | 
| Uçakta bir kızla tanışırsın ve ona ertesi Sabah The Today Show'a çıkacağını söylersin. | Open Subtitles | تقابل فتاة على طائرة و تخبرها أنك ستظهر في العرض الصباحي اليوم التالي | 
| Konferans odası B'de, basın için Sabah demeci üzerinde çalışıyor olacağım. | Open Subtitles | سأكون في قاعة الاجتماعات أعمل الخطاب الصباحي الذي ساقدمه للإعلام | 
| 9'da basın ofisiyle görüşmeniz var... ve Başkan, Sabah yapacağı açıklamaya katılmanızı istiyor. | Open Subtitles | لديك موعد في التاسعة صباحاً مع المكتب الاعلامي والرئيس يريدكِ أن تحضري الاجتماع الصباحي | 
| Üzgünüm, geciktim, fakat Kandi'yle Sabah seksi yaptık. | Open Subtitles | آسف لأني تأخرت لكن أنا وكاندي مارسنا الحب الصباحي | 
| Bu Sabah güzellik merkezinden çalınan arabanın kapısı. | Open Subtitles | هنا صورة للباب من المركبة المسروقة من منتجع السيدات الصباحي حيث حصل سطو مسلح هذا الصباح | 
| Brooke'un Sabah erkenden tıpkı bir... Sabah fahişesi gibi çıkagelmesinin sebebi neydi? | Open Subtitles | لماذا اتت بروك هذا الصباح هل كان نوعاً ما من العمل الصباحي ؟ | 
| Çocuklar bizi Sabah sevişmesi sırasında rahatsız edemeyecek. | Open Subtitles | الآن، لن يزعجنا الأولاد أثناء عناقنا الصباحي | 
| Sabah seksinizi böldüğüm için özür dilerim. | Open Subtitles | أعتذر عن مقاطعة موعدكِ الغرامي الصباحي هذا | 
| Sabah marshmallow'umu yiyorum. | Open Subtitles | فقط اتناول طبقي الصباحي من حلوى الطخمي ماذا تريدين مني ان اقول؟ | 
| Sabahki derslere ilgi gösterip selamlayarak içeri gir. | Open Subtitles | تعال واصغي وانحني معنا في الاجتماع الصباحي كفصل واحد | 
| Siz bakın bende Sabahki yedeği almalıyım | Open Subtitles | أنظر من حولك علي أن أقوم بالنسخ الإحتياطي الصباحي | 
| - Otel sadece gündüz işiydi. - Peki hangi otel bu? | Open Subtitles | الفندق كان مجرد عمله الصباحي وما هو هذا الفندق ؟ | 
| Öğrencilerin bırakıldığı yer şurası. sabahları şuradayım. Öğrenci girişinde. | Open Subtitles | هناك مكان إنزال الطلاب، هذا واجبى الصباحي التأكد من دخول الطلاب |