| Üzgünüm. Bu kaktüs çiçeği 12 den bir kuruş aşağı olmaz. | Open Subtitles | آسفة عزيزتي لكن لا يمكنك امتلاك لوحة الصبار بأقل من 1200 |
| Bayan Carpenter. Eve Carpenter, bir zamanlar Soho'daki kaktüs Kulübünde egzotik dansçıymış. | Open Subtitles | السيدة كاربنتر , أيف كاربنتر ,كانت راقصة فى ملهى الصبار فى سوهو. |
| Nanahuatl'ın kendi kanını akıtacağı kaktüs dikenlerinden ve kendi kanıyla boyamak için çam dallarından başka bir şeyi yoktu, ancak elinden geleni yapmakta kararlıydı. | TED | لم يملك ناناوات سوى شوك الصبار ليجرح نفسه به، وفروع خشب التَّنوب ليطليها بدمه الأحمر. لكنه صمَّمَ على بذل ما بوسعه. |
| El Paso'da biri, çıplak olarak kaktüsün üzerine atlamıştı. | Open Subtitles | أحدهم فى إلباسوا خلع كل ملابسة ثم قفز على الصبار |
| Ağaclar ve kaktüsler bunun için iyidir. | TED | وتعد الأشجار أو الصبار من الوسائل المناسبة لفعل ذلك |
| Belki de kaktüs suyundan yapılma şu pis Apaçi içkisinden içiyorlardır. | Open Subtitles | ربما كانوا يشربون وحل الأباتشي المصنوع من عصير الصبار |
| Daha da kötüsü yüzlerce kaktüs dikeni kollarına ve bacaklarına batmış durumda. | Open Subtitles | مِئات من أشواك الصبار مغروزة في يديها وساقيها |
| Dışarıya çıktığımda senin gibi kaktüs kıçIı mı olayım? | Open Subtitles | أتريدني أن أخرج من هناك وأنا أشبه الصبار من الأشواك |
| Biliyor musunuz, o fırlama Fransızla jestleşmektense kıçıma dev bir kaktüs batırılmasını tercih ederim. | Open Subtitles | هل تعلمين انني اتخيل ان اضع مؤخرتي على شجره من الصبار العملاق على ان اتبادل المزاح مع مع ذلك المتعجرف الفرنسي |
| Çok sert doğal bir ipliktir. kaktüs yaprağından yapılır. | Open Subtitles | انها نوع من الالياف القوية البنية وموجودة في شـجرة الصبار |
| - Size bir şey göstereceğim. Şunlara bakın. Bu çiçek açmış kaktüs. | Open Subtitles | اُريد أن اُريك شيئاً , اُنظر لهذه إنها زهرة الصبار |
| Öyleyse kaktüs İnsanlarıyla kurmaya çalıştığım diplomatik ilişkiler en başından sekteye uğradı. | Open Subtitles | لذا جُهودي لإقامة علاقات ديبلوماسية مع شعب الصبار, فاشلة منذ البداية |
| Ayaklarında yerel kaktüs tarlalarının yol açtığı kesikler var ve onlar yollardan uzak. | Open Subtitles | حسنا لديه جروح حديثة على اسفل قدميه من حقول الصبار المحلية و ذلك بعيد عن اي طرق مستخدمة |
| "Çorba buzdolabında. kaktüsün yerini değiştirdim." | Open Subtitles | الحساء فى الثلاجة، وقد زرعت الصبار من جديد، لا تلمسه |
| Bir gün kaktüsün olduğu yerde ertesi gün alış veriş merkezi vardı. | Open Subtitles | يوم واحد، وأنا أبحث في الصبار. في اليوم التالي لمول صغير. |
| Bayan, dikkat edin. Orada kaktüsler var. | Open Subtitles | إحترسي يا سيدتي ، فلدي بعض عينات نبتة الصبار |
| Alv, güneş kremi falan var mı, aloe vera ya da başka bir şey? | Open Subtitles | إلف , هل لديك أي كريم لـ بعد التشمس ؟ كريم الصبار أو أي شئ ؟ |
| Eğer o sadece bir kaktüsü korumak için kendi kanını veriyorsa kendinize şunu sorun gezegenimizi korumak için siz ne verirsiniz? | Open Subtitles | إذا كان مستعداً للنزف فقط لإمساك الصبار , يجب عليكم سؤال أنفسكم ما الذي انتم مستعدون لمنحه للتمسك بكوكبنا ؟ |
| Yoksa onu daha en başından bir kaktüse mi toslatmalıydık? | Open Subtitles | أكان يجب على أن أقذف به وسط الصبار من البداية؟ |
| Ninemin saçlarını kaktüsle taramaya başlaması gibi. | Open Subtitles | أنه يبدو كجدتي حينما بدأت تصفيف شعرها بأستخدام الصبار |
| Bu ikisi kaktüsleri bile hayatta tutamazlar. | Open Subtitles | هؤلاء الأثنان لا يستطيعان أبقاء نبتة الصبار على قيد الحياة. |
| - Bir kaktus. | Open Subtitles | - أنه نبات الصبار . |
| Ama kaktüslerin varlığından fayda sağlayanlar sadece kuşlar değildir. | Open Subtitles | لكن الطيور ليست هي الحيوانات الوحيدة التي تستفيد من وجود الصبار. |
| kaktüslerden ve yıldızlardan beslenir, ama ertelenmeye devam eder. | TED | لقد تغذى الحلم على الصبار وعلى النجوم، لكنه ما زال يتأخر تحققه. |
| Dişiler içeri ilerleyip yığına ekleme yaparken erkek mürekkepbalığı tepede durur. | Open Subtitles | يحوم الصبار الذكر قريبا بينما تتحرك الإناث هنا ويضيف إلى العنقود |
| Bu dört göz bana göre çok aptal. | Open Subtitles | انها مثل الصبار كلها شوك . |