"الصغر" - Translation from Arabic to Turkish

    • küçük
        
    • genç
        
    • Çocukken
        
    • Küçükken
        
    • ufak
        
    • Çocukluktan
        
    • minik
        
    • küçücük
        
    • Çocukluğumdan
        
    • cüce
        
    • ufacık
        
    • Gençken
        
    • çocukluk
        
    • küçüktür
        
    • küçüklükte
        
    Bu dünyanın ne kadar küçük olduğunu vurgulamak için slayt sayfalarının çoğuna bir insan saç teli kalınlığında minnacık beyaz bir çizgi ekledim. TED لنؤكد كم هو صغير هذا العالم حقاً، لقد أضفت خطًا أبيض إلى معظم الشرائح وذلك يُظهر لكم سماكة شعرة واحدة. في غاية الصغر.
    Benim alanım atomun içinde küçük bir nokta olan atomik çekirdek. TED مجال اختصاصي هي نواة الذرة، وهي النقطة متناهية الصغر داخل الذرة.
    Sen Rory'i doğurduğunda, çok gençtin. Çoğu insan o kadar genç olmuyor. Open Subtitles .أنتي كنتي صغيرة عندما أنجبتي روري معظم الناس لم يكونوا بذلك الصغر
    Çocukken sana öğretilenler, senin peşini hiç bırakmaz, değil mi? Open Subtitles ما تتعلمه في الصغر لا تنساه أبدا ، أليس كذلك؟
    Leland, Küçükken Robertson isminde gümüş saçlı bir komşularının olduğunu söyledi. Open Subtitles قال "ليلند" أنه عند الصغر كان جاره أشيب الشعر يدعى "روبرتسن".
    Baylar kusura bakmayın, ama bayanlardan tek farkınız bu kadar ufak bir şey. TED معذرة أيها الأولاد، لكن ما يجعلكم مختلفين هو أمر في غاية الصغر.
    Dinazorların Çocukluktan yetişkinliğe geçerken çok değiştiğine ilişkin pek çok kanıt bulduk. TED ووجدنا الكثير من الادلة على ان الديناصورات تتغير على طول مرحلة نموها منذ الصغر نحو البلوغ
    Hayalini mahvetmek istemem ama, eğer evler bu kadar küçük yapılırsa, Open Subtitles أنا أكره أن اثقب فقاعتك ولكنك اذا بنيت البيوت بهذا الصغر
    küçük bir kasabada ikinci bir kundakçının olması gerçekten küçük bir ihtimal. Open Subtitles احتمال ظهور مشعل حرائق ثان في بلدة بهذا الصغر تقريبا يمكن اهمالها
    Bu bir şeyin ne kadar küçük olabileceği hakkında teorik bir limit. Open Subtitles إنها الحد النظري لمدى الصغر الذي يمكن أن يكون عليه أي شيء
    Bu toplu iğne başı büyüklüğündeki maytlar, genç arıların üzerinde doğru emekler ve kanlarını içerler. TED ينقضّ هذا السوس البالغ الصغر على النحلات الصغيرة ويمص دمائها
    Sanırım alışmak için genç yaşta başlaman gerekiyor. Open Subtitles أعتقد أنك يجب أن تبدأ من الصغر لتتعود عليها.
    Şey, eski ben ki ironim olarak genç ben. Open Subtitles شخصيتي القديمة، والتي من السخرية أنها شخصيتي في الصغر.
    Çocukken neredeyse özel ihtiyaçlı sınıfına alınacaktım. TED تم تصنيفي في الصغر على أنني من ذوي الإحتياجات الخاصة
    O ve annen Çocukken çok yakınlardı. Open Subtitles لقد كان على علاقة وثيقة مع امك منذ الصغر
    Küçükken annem beni avluya oyun oynamaya gönderirdi.., ...ama gidip komşumuzun, kıçıma sustalı saplayacağından.., ...endişe etmezdi. Open Subtitles في الصغر كانت تريد منّي أمي أن ألعب في الساحة ولكنها لم تكن تقلق من أن يطعنني جاري طومي في فخذي.
    Küçükken yaşadıklarının seni nasıl etkilediğini iyi bilirim. Open Subtitles أعلم كيف يبدو الأمر بإنتهائك وحيدة بغاية الصغر
    Sonuçta onlar sadece dünyanın biyoçeşitliliğinin ufak bir kısmı. TED في النهاية لا تشكل إلا جزءًا في غاية الصغر من التنوع الحيوي على الأرض.
    Siz ikiniz Çocukluktan beri böylesiniz. Birlikte çalışamıyorsunuz. Open Subtitles أنتما هكذا منذ الصغر لا يمكنكم العمل معاً
    Hayat belirtileri sizi minik hayat belirtileri sizi pek kıymetli hayat belirtileri... Open Subtitles أشكال الحياة. أشكال الحياة المتناهية الصغر خاصتي. أيتها الأشكال الضئيلة النفيسة للحياة.
    Deneyler gösterdi ki her bir atomun çekirdekten de ufak olan ve elektron bulutu tarafından çevrilmiş küçücük ve yoğun çekirdeği var. TED وجدت التجارب أن لكل ذرة نواة صغيرة جدًا وكثيفة، محاطة بسحابة إلكترونات تفوقها في الصغر.
    Ama bu işe izin verdim çünkü ilginç şeyler ortaya çıkabilirdi ve ben Çocukluğumdan beri bir çizgi roman müptelasıyım. TED إلا انني رضخت لأنها بدت كاحتمالية مثيرة، وكوني مُدمن علي الرسوم المتحركة منذ الصغر.
    12 metre boyu ve 3,5 ton ağırlığıyla bu küçük yırtıcıyı, yanında cüce gibi bırakıyor. Open Subtitles فـطوله 12 متراً، و وزنه 3،5 طناً، فـيبدو هؤلاء المفترسين أقزاماً في منتهى الصغر
    Muhtemelen bir erkeğin anlamayacağı kadar mikroskobik ölçüde minicik, ufacık bir şeydir. Open Subtitles على الأرجح شيء أصغر من بالغ الصغر والذي لن يدركه امرؤ أبداً
    Gençken yürüyüş yapmaya bayılırdım, doğanın içinde olmaya. Open Subtitles اعتدتُ على حبّ التجوّل منذ الصغر ، وحبّ النزهات.
    Yavru bonoboların çoğu çocukluk dönemlerinde hayatta kaldı. Open Subtitles تنجو أغلب صغار البونوبو في الصغر
    Doğada yumurtlayan büyük bir canlıyı ele alalım, mesela devekuşu ama devekuşu ile bizim aramızda büyük bir fark var devekuşlarının beyni küçüktür. Open Subtitles يمكنك أن تأتي بحيوان كبير من بيضة، كالنعامة مثلاً.. ولكن هناك فرق كبير بيننا والنعام.. لدى النعام دماغ بالغ الصغر.
    Laboratuvarımda vücutta seyahat edebilecek ve tümör arayabilecek küçüklükte bir kanser nanodedekörü yaptık. TED في مختبري، قمنا بصنع كاشف نانوي للسرطان متناهي الصغر الذي يمكنه التنقل في الجسم والبحث عن الأورام.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more