| Et kamyonu gelirsede çocuklar son kullanma tarihi geçmeden alıp getiriyor. | Open Subtitles | و تأتي شاحنة للحوم فأحصل على اللحم قبل انتهاء تاريخ الصلاحية |
| Takip protokolüne ulaşım yetkisi olan herkesin ismini ve geçmişini istiyorum. | Open Subtitles | أريد أسماء وخلفية كل من لديه الصلاحية بمعرفة عمل أجهزة التعقّب |
| Polisin yetki alanında ve bana güvenin, bu vakayı çözmek için FBI'ın tam desteğini isteyeceğim. | Open Subtitles | الشرطة عندها الصلاحية القضائية و صدقيني سأعرض عليهم قوة الاف بي اي كلها لحل هذه القضية |
| Evet, bu belgenin sadece süresi dolmamış, aynı zamanda antika. | Open Subtitles | أجل , تلك الرخصة ليست منتهية الصلاحية فحسب إنها عتيقة |
| Buna rağmen sizin bile gemide ne olduğunu öğrenmeye yetkiniz yok. | Open Subtitles | ومع هذا حتى أنتم لا تملكون الصلاحية لمعرفة ما يوجد على متنها. |
| Hayatım boyunca pratik olarak hukuk mesleğini hiç icra etmedim. Buna izin verilmemişti zaten. | TED | لم أمارس المحاماة يوماً في حياتي. الحقيقة أنه لم أعطى الصلاحية. |
| Bayan, sizi uyarmalıyım, tutuklama yetkim var. | Open Subtitles | سيدتي يجب أن أحذرك , أملك الصلاحية كي أقوم بإعتقال مدني |
| En dipteki düşüncelerinizi bildiğiniz; sizin, kendi bilinciniz hakkında yetkin olduğunuz konusundaki güveninizi kırmak istiyorum. | TED | أريد أن أزعزع ثقتكم بأنكم ستعرفون عقولكم المتوغلة بداخلكم ذلك بأنكم لديكم الصلاحية عن إدراككم |
| Ben son kullanma tarihi 2014'te dolan bir kavanoz zeytin yedim. | Open Subtitles | لأنني تناولت جرة بأكملها من الزيتون الفاسد المنتهي الصلاحية في 2014 |
| Ben son kullanma tarihi 2014'te dolan bir kavanoz zeytin yedim. | Open Subtitles | لأنني تناولت جرة بأكملها من الزيتون الفاسد المنتهي الصلاحية في 2014 |
| Bu bir kredi kartı numarası bu son kullanma tarihi, bu güvenlik kodu ve bu da kredi kartı sahibinin ismi. | TED | هذا رقم بطاقة الائتمان هذا تاريخ نهاية الصلاحية ,و هذا الرقم السري و هذا اسم مالك البطاقة |
| Kara alma yetkisi kimdeyse sadece onunla konuşacağım | Open Subtitles | فقط أتكلم مع الشخص الذي يمتلك الصلاحية لأتخاذ القرار |
| Lütfen, bana öğrencilerin iletişimlerine ulaşma yetkisi verin. | Open Subtitles | من فضلك اعطني الصلاحية للتجسس علي اتصالات الطلاب |
| Büyük Göller Merkezi'ne yakın olduğu için mi yetki alanını sorun etmediler? | Open Subtitles | أساعد القرب من محمية البحيرات الكبرى في إقناعهم بتسليم الصلاحية القضائية؟ |
| Bir gün, pulunun süresi bitmiş bir Corvette'yi kenara çekiyor. | Open Subtitles | فى يوم ما قام بقيادة تلك السفينة الحربية منتهية الصلاحية |
| Bunu bilmeye yetkiniz yoktu. Askeri istihbarat, gizli tutulmasını istedi. | Open Subtitles | ليس لديكم الصلاحية الأمر خاص بالإستخبارات العسكرية |
| Ödünç almış deyince izin verdiğim izlenimi uyanıyor. | Open Subtitles | الإستعار يلمح بأنني أعطيت الصلاحية حسناً |
| Nerede yetkim olduğu hakkında bu kadar bilgi yeter. Merkezinizde dolaşan bir katil var. | Open Subtitles | يكفي تنازع ، على الصلاحية القضائية، لديكِ جريمة قتل بمؤسستكِ. |
| Fakat onları şatodan kovmaya yetkin yok. | Open Subtitles | لكنك لا تملكين الصلاحية لطردهم من مساحة المدرسة |
| Toronto'daki G8 zirvesi için tam erişim izni var. | Open Subtitles | لديه الصلاحية الكاملة للدخول الى تورنتو غدا |
| Davacı burada değil, ve ben yetkili değilim. | Open Subtitles | النائب العام ليس هنا. أنا لا أملك الصلاحية. |
| Ediyorum.Kaliforniya eyaletinin bana verdiği yetkiye dayanarak sizi karı,koca ilan ediyorum, | Open Subtitles | نعم حسب الصلاحية المخولة لي بولاية كالفورنيا اعلنكما الان زوج وزوجة |
| Sadece bay Sergeev ve benim yetkimiz olduğu için, kasayı açmak için ikimizin de olması gerekiyor. | Open Subtitles | بما أن السيد "سيرجيف" وأنا نمتلك فقط الصلاحية يجب أن نكون حاضرين سويا لفتح الخزينة |
| Tek ayaklı solucan sakinleştiricilerin kullanım tarihini kontrol edin. | Open Subtitles | ورجاء تحققوا من تاريخ الصلاحية للمهدئات الخاصه بالديدان. |
| Stratejik kararları verme yetkisini bana verirseniz, aldığım kararlar hoşuna gitmeyecektir. | Open Subtitles | إذا منحتوني الصلاحية لإتخاذ قرارات إستراتيجية، لن يعجبهم ذلك |