| Alınmayın ama, Teğmen ışık yılı mesafeyi ölçer, zamanı değil. | Open Subtitles | ليس كافياً أيها الملازم السنوات الضوئية تقيس المسافة وليس الوقت | 
| Ve bu ışık yılları sürecek bir yolculuğu gerektirmiyor, ama burası ışıkla tanımlanan bir yer. | TED | انها لست رحلة تتطلب مئات السنوات الضوئية من السفر انه مكان كل شيء فيه محدد بالضوء | 
| Skor, yaptığınız katkının somut bir hâl almış bu ışık bazlı modellerin ardındaki itici güç. | TED | وتلك النتيجة هي القوة الدافعة وراء هذه المنحوتات الضوئية التي تمثّل تجسيدات مادية لإسهامك. | 
| Ve fiber optik kablo bu fiber kıllardan yüzlercesini içerir. | TED | كابل من الألياف الضوئية يحتوي مئات من هذه الأسلاك الليفية. | 
| Yakında yeni bir işaret fişeği de atmamız gerekecek. | Open Subtitles | نحن من الأفضل أن نرسل الشعلة الضوئية الأخرى قريبا. | 
| Eğer tarayıcılar birşey yakalarsa, hemen rapor edin." | Open Subtitles | إذا التقطت النواسخ الضوئية أى شئ, بلغنى على الفور | 
| Işığın bir tür dalga olduğunu ve bir nesnenin renginin, yansıttığı ışık dalgalarının frekansı ile ilgili olduğunu duymuşsunuzdur. | TED | ربما قد سمعت أن الضوء هو نوع من الموجات وأن لون جسم يرتبط بترددات الأمواج الضوئية المنعكسة منه. | 
| Öyleyse sarı görünen bu bölgede, iki farklı tür ışık dalgası bulunur: Biri kırmızı frekanslı, biri de yeşil frekanslı. | TED | لذا، في المنطقة الصفراء، يوجد نوعان من الموجات الضوئية: واحدة بتردد أحمر، والأخرى بتردد أخضر. | 
| Koniler gördüğümüz ışığın renginden sorumludur çünkü farklı koniler, farklı ışık enerjilerine duyarlıdır. | TED | و المخاريط مسؤولة عن أيّ لون نرى من الضّوء لأنّ مختلف المخاريط حسّاسة لمختلف الطاقات الضوئية. | 
| Bu büyük ihtimalle birkaç yüz ışık yılı uzaklığında bizim kadar gelişmiş bir uzaylı medeniyetinin olmadığını gösteriyor. | TED | وهذا الارجح يشير الي عدم وجود أي حضارات فضائية في هذه المرحلة من التطور في محيط بضعة مئات من السنين الضوئية. | 
| Bize doğru gelen cisimlerin ışık dalgaları sıkışıyor ve daha mavi bir hâl alıyor. | TED | فالأشياء التي تتحرك نحونا، موجاتها الضوئية تضغط ويظهر لونها أكثر زرقة. | 
| Uzaklaşan cisimlerin ışık dalgaları ise genişliyor ve daha kırmızı görünüyor. | TED | والأشياء التي تتحرك بعيداً عنا، موجاتها الضوئية تتمدد ويظهر لونها أكثر احمراراً. | 
| Eğer benim gözüme bir ışık ışını konisi gelirse ben ne görürüm? | TED | وإذا كان هناك مخروطا من الأشعة الضوئية يصل إلى عيني ، فماذا يجب أن أرى ؟ | 
| İnsanlarda, bu lens havadaki ışık dalgalarını işlemek için kıvrımlıdır. | TED | في الإنسان، تكون هذه العدسة منحنية لمعالجة الموجات الضوئية التي تنتقل عبر الهواء. | 
| Umarım optik yarı saydam poli-alaşımlı güç çeviriciler birinin retinasına uyar. | Open Subtitles | قط أتمنى أن العدسة الضوئية الشفافة قد تناسب شبكية عين أحدهما | 
| Çoktan bağlantıları kurduk, sanki fiber optik bir korsenin içindeyiz diyebiliriz. | TED | قد ربطنا بالفعل بالألياف الضوئية مشدات إن أردتم | 
| Bu mesajımızı alıyor ama cevap veremiyorsanız, işaret fişeği atarak cevap verin. | Open Subtitles | أرجوكم الرد عن وتعجزون تتلقوننا كنتم إن الضوئية الإشــارة استخدموا | 
| Çünkü tarayıcılar yeni yara dokusunu okur, alarmlar çalar ve silahlı iri adamlar çıkagelir. | Open Subtitles | لأن المواسح الضوئية ستقرأ النسيج الملتئم الجديد وستعمل أجراس الإنذار وستجد أمامك الشرطة في كل مكان | 
| Taşınabilir tarayıcıları al. | Open Subtitles | اجلب أجهزة التتبع الضوئية النقالة وكما تجد.. | 
| İçkiler için teşekkürler Kaptan Lightyear. | Open Subtitles | شكرا على المشروبات كابتن السنة الضوئية | 
| Bende diğer insanlar gibi vatanseverim, ama trafik ışıklarını kırmızı, beyaz ve mavi olarak değiştirmek tehlikeli görünüyor. | Open Subtitles | أنا لا أقل وطنية عن الجميع لكن أظن أن تغيير ألوان الإشارة الضوئية إلى الأحمر و الأبيض و الأزرق يبدو عملاً خطراً | 
| O tarz ışın kılıcı dövüşlerinden biri olmasın. | Open Subtitles | دعنا لا نحظى بمثل تلك المعارك بالسيوف الضوئية | 
| Burası fotosentez ile üremek zorunda olan bölüm. | Open Subtitles | هـذه هي التركيبة الضوئية للدآئرة البيئية | 
| Dinle, caliliktayken birinin Mors sinyali verdigini gordum. | Open Subtitles | اصغي، في المستنقع رأيت شخصاً يقوم بالإشارة الضوئية | 
| Sadece, hesap makineleri ve trafik ışığı sistemleri falan yapacaklarını biliyorlardı. | TED | هم فقط عرفوا أمور مثل أنهم سيبنون آلات حاسبة و وحدات تحكم إشارات المرور الضوئية و لكنها ستكون كبيرة. | 
| İşaret fişeğini her an görebiliriz. | Open Subtitles | من الممكن ان نري الاشارة الضوئية في اي وقت | 
| Babam her ihtimale karşı birine vurması gerekirse diye eşek kadar el fenerlerinden birini burada tutardı. | Open Subtitles | وأبي كان يحتفظ بالمشاعل الضوئية الكبيرة هنا في حال أراد أن يتصفح أحداً |