| Hepsini kredi kartımdan çek, Sevgili dostum. | Open Subtitles | اسحب كل شيء من بطاقتي الائتمانية أيها الرجل الطيب. |
| Sevgili oğlum, İkinci çiftliğinde.. | Open Subtitles | ابني العزيز: من الرائع السماع حول حظك الطيب بالمزرعة الثانية |
| Sonny, bugün çok güzel dana bifteğim ve linguinim var. | Open Subtitles | سوني عندي بعض اللحم الطيب لك و بعض الشراب الجيد |
| güzel bir tavuktan başka hiçbir şey yok o çorbanın içinde. | Open Subtitles | لا يوجد شيء في ذلك الحساء ما عدا الدجاج الطيب. |
| Tam bilemiyorum, Hindistan cevizi gibi bir şeyle pişirilmiş sanki. | Open Subtitles | لا أعرف ولكن أعتقد أنه قد تم خبزها بجوزة الطيب |
| Bu nazik adamı kandırmamalısın. | Open Subtitles | أنت تعرف لا يجب ممارسة الخدع مع هذا الشخص الطيب. |
| - Sevgili Papazımız adamı iyice görebilmiş mi? | Open Subtitles | هل قال القس الطيب انه ألقى نظرة جيدة الى القاذف ؟ |
| Gözünü ve beynini biraz dinlendir Sevgili peder. | Open Subtitles | أرح عينيك وعقلك قليلًا أيها القديس الطيب |
| Senin şu çok Sevgili büyükelçin tüm bu olanlara ne diyor? | Open Subtitles | ماذا يقول السفير الطيب فى الأمر كله ؟ |
| General konuyu gündeme getirene dek kimseye söylemedim Sevgili Sextus. | Open Subtitles | لم يكنْ لي يا (سيكستوس) الطيب حتى فتح المندوب الموضوع |
| Ayrıntılara takılma Sevgili Mercato. | Open Subtitles | لا تقلق بخصوص التفاصيل أيها الطيب |
| Ne güzel Bayan Barling. Size iyi işler! | Open Subtitles | هذا لطيف منك يا آنسه بارلنج داومى على هذا العمل الطيب |
| - Amity Lisesi bandosuna, bu güzel şarkı için teşekkürler. | Open Subtitles | شكراً لفرقه مدرسه أميتي العليا لذلك الإختيارِ الطيب |
| Öyleyse senin için güzel bir polka çalalım, Frenchy. | Open Subtitles | حسنا , البولكا الجيدة هى لصديقى الطيب فرينشى |
| Yalnızca güzel, iyi pişmiş İngiliz yemekleri var. | Open Subtitles | هنا فقط الطعام الإنكليزي الطيب و المطبوخ بشكل جيد |
| Yaylı çalgılar, üzümlü noel pudingi, Hindistan cevizli yumurtalı içki. | Open Subtitles | جوقة غنائية، حلوى بودينغ العيد شراب البيض مع جوزة الطيب. |
| Kusursuz Noel'e giden yol Hindistan cevizi, pasta süsü hatta gözyaşlarıyla döşenmiş olabilir. | Open Subtitles | الطريق الى عيد ميلاد مثالي سيكون مرصف بجوز الطيب والتجميد ومن المحتمل بالدموع |
| Ve onu erken uyandırmayacak kadar, iyi, nazik ve düşünceli olduğumu. | Open Subtitles | ولأكون ذلك الشخص الحنون والطيف الطيب القلب الذي أنا عليه أنا لم أرد أن أزعجها وأحصل على بداية مبكرة، صح؟ |
| Akıllı zarif ve kibar adamı, tanrımıza tapan adamı. | Open Subtitles | الرجل النبيل ، الطيب الذى يسير على منهاج الرب |
| - Seni gördüğüme sevindim. | Open Subtitles | من الطيب أن اراك |
| O tatlı, cesur, yaşlı astronotun nasıl böyle oğulları olduğunu asla anlamayacağım. | Open Subtitles | لم أفهم كيف رجلين مثلكم من إنجاب رجل الفضاء الطيب هذا |
| Hint cevizi ve zencefil ve tarçın ve karanfil. | Open Subtitles | كجوز الطيب والزنجبيل والقرفه والقرنفل |
| Merhaba, küçük dostum. Yan sokaktaki kasabı biliyor musun? | Open Subtitles | مرحباً، يا صديقي الطيب هل تعرف الجزّار في الشارع المجاور؟ |
| Sana iyi bir tavsiye verebilmek adına ana kuralımı çiğneyeceğim. | Open Subtitles | سوف أكسر قاعدتي الجوهرية من أجلك وأقدم بعض النصح الطيب |
| İyi dostumuz, Bay Oakley. - Herbie. - Teşekkürler. | Open Subtitles | نخب الرجل الطيب مستلر اوكلى لا يزورنا متحدثين امريكيون كثيرون مستر اوكلى |
| Kaplan ve at kabul etmezken, iyi kalpli öküz, fareyi karşıya geçirmeyi kabul etti. | TED | في حين رفض النمر والحصان ، وافق الثور ذو القلب الطيب على حمل الفأر لكي يعبر. |