| Rusya'da kimin Düşman olduğunu bilirdim. Burası fazla karmaşık. | Open Subtitles | في روسيا , كنت أعرف من هو العدوّ هنا , الامر محيّر جدا |
| Düşman iticilerle yol alıyor. Menzil, 5,000 kellikem. | Open Subtitles | العدوّ يقترب بالطاقة الدافعة المدى، 5000 كليكامس. |
| Düşman askerlerinin sayısını bile bulamadılar. | Open Subtitles | هم لم يسطيعوا أن يحصلوا على صورة لجند العدوّ |
| Bu şeyi bana iliştiren düşmanın ışınlanma yeteneği de var mı? | Open Subtitles | هل العدوّ الذي ألحق بي هذا يتحلّى بقدرة على الانتقال الآنيّ؟ |
| Hatırlıyorum da senato konuşmalarınızın düşmana yardım ve yataklık ettiğini söyleyerek onları eleştiriyordu. | Open Subtitles | أتذكّر أنه انتقد خطاباتكم في مجلس الشيوخ وصفها بأنها كانت تساعد وتحرّض العدوّ |
| Klüpteki herkes konuşuyor. düşmanla arkadaşlık ettiğimi. | Open Subtitles | الألسنة تسيل باللعاب بكلّ أرجاء النادي التآخي مع العدوّ |
| Güneş enerjisi evreninde, gölgeler baş düşmanımız. | Open Subtitles | في عالم الطاقة الشمسية هذا، الظلال هي العدوّ اللدود |
| eğer Düşman ninjalarından biri gelirse panik yapmadan gizli odalara gidin. | Open Subtitles | حتى لو ظهر النينجا العدوّ لا تهلعوا , اختبئوا في الغرفة السرية |
| O yürek ki, çöl karanlığında Düşman ateşinde dövülmüş, | Open Subtitles | نشأ عن طريق نيران العدوّ فى الصحراء فى الظلام |
| Sayın Başkan, son 2 saat içinde, Düşman düzenli olarak küre çevresindeki güç merkezlerine ve yayın terminallerine saldırmaya odaklanmış durumda. | Open Subtitles | سيّدي الرّئيس، ركّز العدوّ في آخر ساعتين على تعطيل شبكات الكهرباء والإرسال حول العالم |
| Konvoy buraya gidecek Düşman pususu olabilir. | Open Subtitles | موكب الحماية سيأتى إلى هنا فلتواجهوا كمين العدوّ |
| Evet, Efendim. İlk Düşman aracının içine silahımızı kilitledik. | Open Subtitles | نصوّب إلى الإحداثيات داخل مركبة العدوّ الأولى |
| Bir adam Düşman tarafına geçip müthiş bir soğukkanlılıkla işini halledip canına zarar gelmeden olay yerinden çıkınca nasıl hissediyorduk hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | أتذكر كيف كنا نشعر حيال ذلك الشخص , الذي تعمّق داخل أرض العدوّ , الذي أدّى عمله على أكمل وجه وشقّ طريقه للخارج سليماً ؟ |
| Tek atış. Tek ölü. Görünmez Düşman olmak isterdim. | Open Subtitles | طلقة واحدة، قتل واحد دعني أكن العدوّ المختبيء |
| Cübbesinin ve çatık kaşlarının altında tüm hayatımızı savaşarak geçirdiğimiz düşmanın aynısı. | Open Subtitles | أسفل العباءة والجبهة المحزّزة، هو العدوّ ذاته الذي لبثنا نقاتله طَوال حياتنا. |
| Hiçbir şart altında gemimi ya da adamlarımı düşmanın ellerine bırakamam. | Open Subtitles | تحت أيّ ظرف ... لن اترك قاربي أو طاقمي إلى العدوّ |
| Biz düşmanın değiliz. Aslında, biz senin tek dostunuz. | Open Subtitles | لسنا العدوّ بل في الحقيقة نحن أصدقاء الوحيدين |
| Yüzlerce hayat kadını düşmana gösteri yapmak için imparatorun yanında yolculuk yapıyordu. | Open Subtitles | مئات العاهرات تسافر لتمثّل امام العدوّ بجانب الامبراطور. |
| Nefret bile, düşmana karşı kullanıldığında değerli bir müttefik olabilir. | Open Subtitles | حتى الكراهية يمكن أن تكون حليفاً جيداً عندما تُستخدم ضدّ العدوّ |
| düşmanla savaşırken kafam allak bullak oldu ve ona ağza alınmayacak laflar ettim. | Open Subtitles | إذ حين قاتلت العدوّ تشوّشت وتلفّظت بكلام شنيع. |
| İletişim ağı, düşmanımız. | Open Subtitles | الشبكة هي العدوّ |
| Henderson'un ana fikri, kitleleri zayıflığa karşı yoğunlaştırma, Düşmanı etki altına almaydı, ki buna Napolyon'a ait fikir de diyebilirsiniz. | TED | وكانت فكرة هندرسون الأساسية تتمثّل فيما يمكن أن نسميه بفكرة نابليون في تركيز الكتلة ضد الضعف وفي سحق العدوّ. |
| Hayır, onun gözünde artık bir düşmanım. | Open Subtitles | لا، بالنسبةِ له، أنا جزءٌ من العدوّ. |
| - Onun sadece zamana ihtiyacı var. - Zaman düşmandır. | Open Subtitles | إنه فقط بحاجه للوقت - . الوقت هو العدوّ - |
| Sao, bu batı silahları çok güçlü. Düşmanlarımızdan önce davranmalıyız. | Open Subtitles | (سوا)، هذه الأسلحة الغربيّة قويّة جدًّا، يتحتّم أن نطلقهم قبل العدوّ. |