| Her bir projeyi yok ederken, umursamamayı öğrendim. Çıktıları, başarısızlıkları ve kusurları umursamamayı. | TED | و مع تدمير المشروع تلو الآخر كنت أتعود على التخلي التخلي عن العواقب ، التخلي عن الإخفاقات و التغاضي عن العيوب. |
| Bu kusurlar seni, antika makinene yeni bir makara takacak kadar rahatsız etti. | Open Subtitles | هذه العيوب كلفتك الكثير للبحث عن بكرة خيط بديلة من أجل آلتك العتيقة |
| Eğer bir kusur arıyorsa belki de sende bunu görememiştir. | Open Subtitles | إن كان يبحث عن العيوب فلربما لم يرَ فيك عيباً |
| İşte karşında bir kelepir oğlan Birkaç kusuru var | Open Subtitles | إذًا وإن كان معطوبًا نوعًا ما وإن كان لديه بعض العيوب |
| - Eskisi kadar hızlı değil... - Ama tekniği kusursuz! | Open Subtitles | لم يعد سريعًا بما يكفي لكن أساليبه خالية من العيوب |
| Bu kadar kusurum olduğuna göre neden beni terk etmiyorsun? | Open Subtitles | إذا كان عندي كل هذه العيوب لماذا لا تتركني ؟ |
| Yani, kitaptaki hataları daha önce hiç görmedin mi? | Open Subtitles | تعني، أنك لم ترّ العيوب في الكتاب من قبل؟ |
| Bu, ailenizdeki genetik kusurları alt etme şansınız. | Open Subtitles | هذه فرصتكِ للتغلب عليه العيوب الوراثية الواضحة في اسرتك |
| Tamam, bazı kusurları olabilir ama onu öylece aradan çıkaramayız. | Open Subtitles | لكن حسناً, لديها بعض العيوب لكننا لا يمكنها ان نُخرجها من الأمر فحسب. |
| Hiçbir şey yapmayanlar bu kusurları her yerde bulabilir. | Open Subtitles | أولئك الذين لا يفعلون شيئاً يبحثون دائماً عن العيوب |
| Her zaman kusursuz olmamızı istediğini söylerdi ama sadece kusurlar için yaşardı. | Open Subtitles | لطالما قال أنه يريدنا أن نكون مثاليين ولكنه كان ينتظر حدوث العيوب |
| Kaos ve kusurlar beni büyülüyordu ve bir şeyler olmaya başlamıştı. | TED | كانت العيوب والفوضى هي التي تسحرني، وبدأ شيء ما بالحدوث. |
| makine prosesini daha gürültülü yapabilen doğuştan gelen sayısız kusur vardır. | TED | وهناك العديد من العيوب الموروثة التي يمكن أن تجعل الآلة المعالجة مشوشة. |
| Bunu daha gürültülü yapabilen pek çok kalıtımsal kusur vardır. | TED | انه عادة مشوش. وهناك العديد من العيوب الموروثة التي يمكن أن تجعل منه أكثر تشويشا. |
| Onun fark etmediği ama çok fazla kusuru olan bir şey aklına geliyor mu? | Open Subtitles | أيمكنكَ التفكير بأي شيء يفتنها، بهِ عديد العيوب التي لم تلحظها ؟ |
| Küçük kusurlarımı gizlemek zorunda kalmayacağım bir yere geldim. Ve bana inanın, bir çok küçük kusurum vardır! | Open Subtitles | مكان لستُ مضطرة فيه لإخفاء عيوبي، وصدقوني، لديّ الكثير من العيوب! |
| Kocanız öldürüldü çünkü Side-Scan'ın geliştirdiği prototipteki hataları ortaya çıkaracaktı. | Open Subtitles | نعتقد أن زوجك قتل جيبز : لأنه كان على وشـك فضح العيوب في الجهاز الذي كان يعمل به الملازمة ايغين : |
| Ömürlerini kısaltmak için klon DNA'larını kusurlu yaptık. | Open Subtitles | وضعنا بعض العيوب فى نسخة الحمض النووىّ لمنحها حياة ممتدّة قصيرة |
| Asıl sorulması gereken başka neler doğum kusurlarına sebep olur? | Open Subtitles | بالضبط,اذن اظن ان السؤال هو ما الذي يسبب العيوب الولادية أيضا؟ |
| Çünkü her insan, kusurun her türlüsüne karşı savunmasızdır. | Open Subtitles | لأن جميع البشر معرضون لجميع الانواع من العيوب |
| İstediğimiz bir takım şeylerde pek çok hatalar var. | Open Subtitles | فثمة كثير من العيوب ببعض الأمور التي نريدها |
| İnsan zekası şüphesiz, mükemmel değildir ve çok da yenidir. | Open Subtitles | الذكاء البشري لا يخلو من العيوب بالتأكيد وما زال في طور التطوير |
| Dolayısıyla, Ross ve ben standart doğum kusurlarını araştırdık ve kendimizi bu duruma karşı oldukça hazırlıklı hissettik. | TED | لذلك، بحثت أنا وروس عن العيوب الخلقية وشعرنا باستعداد معقول |
| Biz yaralanmalara ve hastalıklara bakıyoruz kusurlara değil dostum, tamam mı? | Open Subtitles | نحن نعالج الجروح و الأمراض وليس العيوب يا صاح |
| Evet ben insanları mutlu etmeye çalışıyorum. Senin de kusurların var. | Open Subtitles | اذا أنا مضحكه للناس أعنى , انت أيضا لديك بعض العيوب |