| Burada meşale yok, yaba yok, öfkeli insan sürüsü yok. | Open Subtitles | مكان لتجنب الشعلات , و أشواك الحقول و الجماهير الغاضبة |
| Bunu yaşadım. O öfkeli kalabalıkları atlattım. | TED | مررت بهذه التجربة ، مررت بتجربة رؤية الحشود الغاضبة. |
| Enerji kesilince, peşimize düşecek öfkeli kalabalığı da unutmamalı. | Open Subtitles | وتذكر الجماهير الغاضبة التي ستطاردنا عندما تنقطع الطاقة |
| Oh, eminim böyle bir ekonomide her gün Kızgın telefonlar alıyorsundur. | Open Subtitles | أراهن أنك تتلقين الكثير من الاتصالات الغاضبة في وضع اقتصادي كهذا |
| Ağaçların arkasında saklanacağız. Kızgın orman cadıları gibi feryat edeceğiz. | Open Subtitles | سوف نبقى مختبئين في الأشجار، وسوف نعوي كساحرات الغابة الغاضبة |
| Öyleyse sinirli bir striptizci gelene kadar, kadın felan olmayacak. | Open Subtitles | إلى أن تأتي الراقصة الغاضبة فنحن بلا صحبة من النساء؟ |
| Evet, belki hortlak meselesi... sinirli bir ruh, | Open Subtitles | .نعم, ربماهي مسكونة. بعض الأرواح الغاضبة |
| AsıI kritik sorun; karşımızdaki kadın, bizim tanıdığımız Jean Grey mi yoksa serbest kalmak için öfke içinde çabalayan Phoenix mi? | Open Subtitles | و من المهم ان نعرف ان المرأة التي امامنا هل هي جين غراي التي نعرف او هي العنقاء الغاضبة التي تصارع للخروج |
| öfkeli kadın otel yönetimini arıyor... hizmetçi sabahın 2"sinde kocamın odasında ne yapıyor diye. | Open Subtitles | الإدارة تتلقى إتّصال من الزوجة الغاضبة متعجّبة لماذا الخادمة في غرفة الزوج في الثانية صباحا |
| - Vahşice ölümler, öfkeli ruhlar diriltir, değil mi? | Open Subtitles | اذن الأرواح الغاضبة توالدت نتيجة موت عنيف , صح؟ أجل |
| Sonra, öfkeli kalabalık hayranı linç etti. | Open Subtitles | القهوة من فضلك سادة بواسطة الجموع الغاضبة |
| öfkeli ruh teorim giderek mantık kazanmaya başladı. | Open Subtitles | حسناً ، نظريتي عن الروح الغاضبة تبدو معقولة الآن |
| Burada öfkeli esi oynamak zorunda degilsin. | Open Subtitles | لا يحق لك أن تلعب دور الزوجة الغاضبة هنا |
| Cinayet davasından beraat eden öfkeli hanımağa mı? | Open Subtitles | رئيسة الاسرة الغاضبة التي اخذت البراءة عن جريمة |
| Sözde katile en ufak bir benzerlik taşıyan her kesimden adam ortaya çıkana kadar Kızgın yurttaş grupları tarafından sunulan ödüller arttı. | Open Subtitles | الجوائز المتزايدة من الجماعات المدنية الغاضبة زادت من التحفز حتى ان الرجال الذين يحملون اضعف تشابه بالقاتل المفترض |
| Yaşlı kızılderili şefinin laneti. Beyaz adam, Kızgın ruhlarca toprağa gömüldü. | Open Subtitles | "لعنة الزعيم الهندي القديم التي دفنت الرجل الأبيض بواسطة الأرواح الغاضبة" |
| Dizinin hayranları bu baştan savma bölümlere esnemeyle karşılık verdi. Kızgın esnemelerle. | Open Subtitles | تلقى الجماهير هذه الحلقات المسفة بالتثاؤبات ، التثاؤبات الغاضبة |
| Belki verir, ama sinirli bir şekilde etrafta dolaşmaya yumruğunu sıkıp sinirli pozlar atmaya daha çok önem veriyorsun. | Open Subtitles | ربما لا ، ولكن من الواضح أنك تهتم كثيراً على أن تتمشى فقط وتلقي بمجموعة من العبارات الغاضبة |
| Sanki kötürüm olmuş gibiydim, o sinirli ve acılı ruhlarla aşağıda sıkışmıştım. | Open Subtitles | كما لو أنني أصبحت مشلولاً علقت تحت في الادنى مع الاشباح الاخرى المريرة الغاضبة |
| Seyircilerin çığlıkları protestocuların sinirli bağırışları yaralıların imdat sesleri artık duyulmuyordu. | Open Subtitles | .. لم تعد الصرخات مسموعة .. المنطلقة من متفرجين خائفين أو الهتافات الغاضبة للمتظاهرين |
| Senin öfke yumruklarınla uğraşmak istemiyorum. | Open Subtitles | لن ترغب في التعامل مع هذه القبضة الغاضبة |
| Burnuna halka takan asabi kız mı yoksa hafta boyu çıplak dolaşan uyuz adam mı? | Open Subtitles | الفتاة الغاضبة بحلق فى أنفها أم الرجل العنيف الذى ظل عارياً لشهر |
| Peki ya siz, Huysuz Hanım? Hikayeniz nedir? | Open Subtitles | والآن، أنتِ أيتها الآنسة الغاضبة وذات السلطة ما هي قصتكِ؟ |