| Yani şu aptal muşambanın altında ne olduğunu bile söyleyemiyorsun. | Open Subtitles | أعني، لا تستطيع إخباري حتّى بما يوجد تحت غطائك الغبيّ |
| Yani senin adamların tesisime sızarken orada durup aptal ayağına mı yatacaktın? | Open Subtitles | إذًا أنتَ تقف هنا، وتلعب دور الغبيّ بينما كان طاقمكَ يقتحم منشأتي؟ |
| O taraftan değil, aptal. Buradan. | Open Subtitles | . ليس من هذا الطريق ، أيها الغبيّ من هذا الطريق |
| Beni dinle, manyak babacık, salak babacık küçük bebek, dayakçı babacık. | Open Subtitles | أصغي إليّ أيها الوغد الصّغير أيها الغبيّ الصغير إليك ما سيحدث |
| Yanında taşıyıp durduğun şu aptal şey de ne? | Open Subtitles | ما هذا الشيء الغبيّ الذي تجول حاملاً إيّاه؟ |
| Tamam seni aptal. Bu kararı sen verdin. | Open Subtitles | حسناً أيها السافل الغبيّ لقد اتخذتَ قرارك |
| Böyle bir havada, o aptal baloya hiç gitmemeliydik. | Open Subtitles | كان يجب ألا نخرج إلى ذلك الحفل الغبيّ في عاصفةٍ كهذه |
| aptal patronumdan mı bahsedeyim, aptal sevgilimden mi? | Open Subtitles | هل تودّين سماع قصّة رئيسي الغبيّ أم حبيبي الغبيّ؟ |
| Çünkü ben yaşadığımız şeyle bu aptal büro arasındaki farkı görebiliyorum. | Open Subtitles | لأنني أعرف الفروفات بين ما نملكه من مشاعر وبين هذا المكتب الغبيّ |
| Hayır, aptal herif. Nihayetinde hepimizin hayatı değişecek yani diyorum. | Open Subtitles | لا أيها الغبيّ ، بنهاية الأمر جميعنا سنستمر بحياتنا |
| Yayın arkadaşın, aptal "Tekneler! Tekneler! Tekneler!" reklamıyla aşırı popüler olmaya başlamıştı. | Open Subtitles | زميلتك أصبحت مشهورة جداً بفضل إعلانها الغبيّ |
| İyi madem senin için önemli, gidip aptal işini geri alacağim. | Open Subtitles | حسناً، إن كان الأمر مهمّاً بالنّسبة لكَ. فسأعيد لك عملكَ الغبيّ إذن. |
| Bu aptal tünele girebilmek için kazan dairesinin tabanını kırıp lağım çukuruna inmem gerekti. | Open Subtitles | اضطررتُ للحبو عبر سرداب المرجل ثم لخزان القاذورات لأصل لهذا النفق الغبيّ |
| Ölmeye hazır olmazsak hiçbir zaman kaçamayız, aptal! | Open Subtitles | لا نستطيع الهرب ما لم نكُن مُستعدِّين للموتِ أيُّها الغبيّ |
| aptal adam-çocuk kategorisine tam uyduğumu söyler sana. | Open Subtitles | ستخبرك أنني أصنف أيضاً في خانة الرجل الطفولي الغبيّ |
| Ben o aptal koala korsajlarını ve baloları istiyorum. | Open Subtitles | أريد وسام صدر الكوالا الغبيّ وحفل نهاية العام |
| salak ihtiyar! Herkesin önünde beni küçük düşürdü. | Open Subtitles | ذلك العجوز الغبيّ جعلني أبدو فاشلة أمام الجميع |
| Bizi işe alacak kadar salak olan tek yeri havaya uçuracak olmamızdaki ironiden konuşabilir miyiz? | Open Subtitles | أيمكننا التحدُّث عن مفارقة تفجيرنا المكان الوحيد الغبيّ كفاية لتشغيلنا؟ |
| Çünkü beni yakalayabileceğini düşünecek kadar salak olan tek kişi sensin. | Open Subtitles | لأنّك الغبيّ الوحيد من يظنّ أنّ بوسعه القبض عليّ |
| Eğer bu ahmak doğruyu söylüyorsa-- | Open Subtitles | لو كان هذا الغبيّ يقول الحقيقة... |
| Seni küçük maviş budala! | Open Subtitles | أيها القزم الأزرق الغبيّ |
| Adamım, bu geri zekalı aptal sızmıştır bir yerlerde. | Open Subtitles | ذلك الغبيّ دخل إلى حجرت السجن خاصتهُ |
| Tuş takımından daha zekiyim herhalde, denyo. | Open Subtitles | أعتقدُ بأنّي أذكى من لوحةِ مفاتيح، أيّها الغبيّ! |
| Bu moron evden başka gidecek yerim olmadığını ve eve de gitmek istemediğimi bilmiyor. | Open Subtitles | لعلمك، ما لا يُدركه هذا الغبيّ أنّي لا أذهب إلّا للمنزل، وإنّي لا أرغب بالذّهاب لهُناك قطّ. |