| Şimdiyse o yabancı, kanlı canlı aramızda ve kimse ne onu görmeme ne de onu incelememe izin veriyor. | Open Subtitles | و بات الغريبُ هنا الآن بلحمه و دمه، في وسطنا. و لا أحد يسمحُ لي بمعاينته أو رؤيته حتّى. |
| Böylelikle arkadaş arayan bu yabancı, onu Yunan Sirenleri gibi büyüleyip kendi ölümüne sürükleyecek olan bu kadınla tanışır. | Open Subtitles | و هكذا الغريبُ الباحثُ عن رفقة، يجدُ امرأةً. تماماً كجنيّات البحر في العصور الغابرة. |
| Böylelikle yabancı, yeni arkadaşlarının iltifatlarının tadını çıkarır kendi hazırladığı sonuna doğru hızla yaklaşırken. | Open Subtitles | و هكذا يتشمّس الغريبُ في تملّق أصدقائه الجدد. غارقاً أكثر في لذّة احتياله الخاصّ. |
| Garip olansa her işlerini geride bırakmışlar. | Open Subtitles | الغريبُ في ذلك أنّهم تركوا جميعَ حاجاتهم خلفهم |
| Ama Garip olan şey ise, sanki en başından beri orada olmamaları gerekiyormuş gibi hissettirdi. | Open Subtitles | لكن الأمرُ الغريبُ هو .. لقد شعرت .بأن لمْ ينبغي عليهم بأن يكونوا كذلك بالمقامِ الأول |
| Garip olan ne biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرِفُ ما الغريبُ في هذا؟ |