| Kadın haklarına yapılan tecavüze karşı duygularım 11 yaşıma vardığımda kaynama noktasına vardı. | TED | شعوري بالثورة من أجل حقوق المرأة وصل لدرجة الغليان عندما كنت في الحادية عشر من عمري. |
| Gecikme, plastiğin kaynama noktasına erişmesini sağladı. | Open Subtitles | قمتُ بتأخير اللدن من الوصول إلى نقطة الغليان |
| Gerçi New York kurbanlarındaki gibi bir içten kaynamaya sebep olmamış. | Open Subtitles | و لكنه لم يسبب الغليان الداخلي مثل ما جرى لضحايا نيويورك |
| Yolumdaki ana engellerden biri olduğundan, ...anneme duyduğum öfke, içimde kaynamaya başladı. | Open Subtitles | غضبي ضدّ أمّي وصل بداخلي إلى درجة الغليان حيث هي التي تـُمثل إحدى العقبات الرئيسية في طريقي |
| Su kaynıyor ama bu sadece zaman kaybı. | Open Subtitles | . الماء قارب على الغليان . انتم جميعا تضيعون وقتكم |
| Saatte yüzlerce kilometre hızla, kocaman bir tür kaynar gaz sütunları tarafından yukarı taşınır ve yalnızca 10 günde Güneş'in yüzeyinde belirir. | Open Subtitles | إنه يُحمَل بنوع من الغليان مخترقاً لأعمدة الغاز الكثيفة بمئات الأميال فى الساعة مستغرقاً عشرة أيام للخروج إلى السطح |
| İlk kaynamada, kabarcıklar fokurdar ve küçük balık gözlerini andırır. | Open Subtitles | في الغليان الأول ، تصفر الفقاعات وتشبة عين السمك الصغير |
| Yanmasın. Kaynamadan hemen önce üzerine dök... | Open Subtitles | ولا تحرقه صبه قبل الغليان مباشرة |
| - ...kaynadıktan sonra değil. | Open Subtitles | -وليس بعد الغليان |
| Isıtmak yetmiyor, kaynatmalıyız! | Open Subtitles | لا نحتاج إلى رفع الحرارة فقط. بل الوصول إلى الغليان! |
| Biraz bundan elinin üstüne dökerim hortumdaki suyu kaynama noktasına getiririm ve sonra elini suyun altına tutarız ta ki ödeştiğimize karar verene kadar. | Open Subtitles | سأسكب بعضه على خلف يدك الحرار والضغط سوف تقترب من الغليان ثم نأخذ تلك اليد ونحشرها تحت المسحوق هنا |
| Beyindeki sıvı kaynama noktasına geldiğinde, kafatasındaki sol dikişten merkeze doğru patlamış. | Open Subtitles | حسناً ، عندما يصل السائل بداخل المخ إلى درجة الغليان إنّه ينفجر من الخط الناصف إلى الدرز الإكليلي الأيسر |
| kaynama noktasına yaklaşıp yeterince sıcaklık meydana getiren kimyasallar gövdesinin alt kısmında, bir tepkimeye yol açıyor. | Open Subtitles | المواد الكيميائية تنتج من التفاعل في معدتها ويوِّلد حرارة كافية لتجعل السائل يصل الى درجة الغليان |
| Isıttığında, etanol kaynama noktasına ulaşınca buharlaşır. | Open Subtitles | عندما قمت بتسخينه، يتبخّر الايثانول عندما يصل لدرجة الغليان. |
| tüm bu şeyleri kaynama sıcaklığına kadar ısıtıyorsunuz. | TED | تقوم بتسخين كل شئ الى درجة الغليان. |
| Partiküller kaynama noktasına ulaşır ve bam! | Open Subtitles | حتى تصل الجزيئات لنقطة الغليان وتصيرنشطة! |
| Su kaynamaya başladığında pastayı içine koyacaksın. | Open Subtitles | عندما يبدأ الماء في الغليان ضعي المعكرونة فيه |
| Ama kanın çoktan kaynamaya başlamıştır. | Open Subtitles | ولكن دمك سيكون قد بدأ فى الغليان |
| Güneş'in koronanın altındaki yüzeyi gerçek mânâda kaynıyor. | Open Subtitles | وراء الهالة الشمسية ، عند السطح مباشرةً فإن السطح يفور من الغليان ؟ |
| - Ne kadar sürede kaynar? | Open Subtitles | كم من الوقت ستستمر فى الغليان ؟ |
| Bak, derisini yüzün, yağlayın ve 1,5 saat kaynatın. | Open Subtitles | أنظر: يتم الغليان, القشد ثم ينضج ببطئ خلال ساعه و نصف |
| Ve %20 sülfirik asit ekliyorsunuz ve kaynayana kadar ısıtıyorsunuz. | Open Subtitles | وتضيفون 20 من حامض (السولفوريك) لكؤوسكم مع الحرارة, لدرجة الغليان. |