| - Elimden geldiğince hızlıyım. Çok fazla elbise var. Burada değil. | Open Subtitles | سوف أيحث بأسرع ما يمكننى ولكن هناك الكثير من الفساتين هنا |
| Erkeklere elbise giymelerinin normal olduğunu ve kızlara kendi haklarını savunmanın normal olduğunu söyleyin. | TED | أخبروهم أن لا مشكلة أن يرتدي الأولاد الفساتين وأن تتحدث الفتيات بصوتٍ مرتفع. |
| Sonunda bir kızım olunca ona küçük, sevimli elbiseler giydirebilirim diyordum ama hayır o, o eşofmanla evsizleri gibi dolaşıp durdu. | Open Subtitles | و يمكنني إلباسها الفساتين القصيرة الظريفة لكن لا جدوى ، فقد كانت تتجول فحسب بهذا البنطال التي تبدو به كشخص متشرد |
| Çarşıya yürürken gördüğümüz, çok istediğin o elbiseler vardı ya. | Open Subtitles | أتذكرين، تلك الفساتين التي كنتِ تنظرين لها ونحنُ نتجولُ بالمدينة؟ |
| O elbiseleri istiyorum. Nasıl yaparsanız yapın yeter ki yapın. | Open Subtitles | اريد تلك الفساتين, لا اهتم كيف ستفعلونها, المهم ان تصنعوهم |
| Ayaklarına ayakkabı, üstlerine elbise. | Open Subtitles | الأحذية في الأقدام، الفساتين على الأجسام |
| Benim elbisem yok, çünkü ben bir erkeğim ve erkekler elbise giymezler. | Open Subtitles | ... ليس لدي فساتين وذلك لأنني لأنني رجل والرجال لا يلبسون الفساتين |
| elbise sattığın her kızla yatıyor musun? | Open Subtitles | هل ضاجعت أي من الفتيات اللاتي تبيع لهن الفساتين |
| Ama onlar elbise yerine atın içindeydi. Tahta at. | Open Subtitles | فيما عدا إنهم كانوا داخل حصان خشبي بدلاً من الفساتين |
| Kızlar elbise giyebilir çünkü onları kıskanıyorum. | Open Subtitles | أنا أغار من الفتيات لأنهم يلبسون الفساتين |
| Kısalan sadece elbiseler mi? Saçlarını da kestiriyorlar. | Open Subtitles | ليست الفساتين فقط بل أنهن يقصن شعرهن أيضاً |
| Tıpkı bu sene kısa elbiseler, gelecek sene uzun elbiseler gibi. Bak. | Open Subtitles | تماما مثل الفساتين القصيرة هذا العام والفساتين الطويلة في العام المقبل |
| - Bilmiyorum. - Ona elbiseler ve mücevherler alan biri mi? | Open Subtitles | ـ أنا لا أعرف ـ شخص إشترى لها الفساتين والمجوهرات؟ |
| elbiseleri, şapkaları ve mücevherleri severdi, ama artık onları kullanmıyor. | Open Subtitles | أحبت أن ترتدي الفساتين والقبعات والمجوهرات , ولكن الأن تعيش من دونها |
| Hayır, ben sadece bu pamuk elbiseleri öne taşıyordum ki kadınlar ilk girdiklerinde onları görebilsinler. | Open Subtitles | كلا، انا فقط احرك هذه الفساتين القطنية من الخلف للأمام وبذلك تستطيع السيدات رؤيته اول مايدخلون الى المتجر |
| Umarım elbiseleri Cumartesi gününe yetiştirebilirim. | Open Subtitles | أتسائل ما إذا كنت قادرة على إنهاء الفساتين يوم السبت. |
| Lütfen bana bu elbiselerden birinin Brooke'a ait olmadığını söyle. | Open Subtitles | توقفي. لا تقولي أن أحدى هذه الفساتين لبروك |
| 400 dolara bir sürü kıyafet alabilirsin. | Open Subtitles | ويمكنكِ شراء الكثير من الفساتين بـ 400 دولار |
| Erkek kıyafetleri içinde kendimi iyi hissetmiyorum ama her gün elbise giyemem. | Open Subtitles | وأشعر بالغرابة عندما أرتدي ملابس الرجال لكن لا أستطيع إرتداء الفساتين كل يوم |
| Bowie kadın elbisesi giyiyor! Joe Nemeth jartiyer giyiyor! | Open Subtitles | . بووي , يلبس الفساتين . جو نيميث يلبس كذلك |
| Ben de Rose'un bedenine uygun her elbiseyi satın aldığına inanamıyorum. | Open Subtitles | أنا لا أَستطيع التصديق بأنك إشتريت جميع الفساتين التي بقياس روز |
| Şurasında burasında dikenler falan olan elbiselere sinir oluyorum. | Open Subtitles | أنا أكره هذه الفساتين حيث أعشاب هنا و أعشاب هنا |
| Peki, tüm bu gelinlikler, aklına tekrar evlenmeyi getirmiyor mu yada en azından, B ile başlayan kelimeyi? | Open Subtitles | اذن تصميم كل هذه الفساتين ألا يجعلك تفكرين في الزواج مرة أخرى أو على الأقل في التفكير في حرف أ |
| Melekleri elbiseye tercih ederler. | Open Subtitles | إنّهم يفضّلن الملائكة على الفساتين |
| Memeler bazen elbiseden dışarı taşıyormuş ve modeller yürümeye devam ediyormuş. | Open Subtitles | سمعت أن الأثداء تتدلى أحياناً من الفساتين ولكنهم يستمرون في المشي |
| Elinizi çabuk tutun biraz, kızlar. Bu kıyafetler kendi kendilerini dikmeyecek. | Open Subtitles | هيا ، احرزوا تقدماً يا فتيات ، فهذه الفساتين لن تحيك نفسها بنفسها |
| Bu günlerde güzel elbiselerin ne kadar olduğunu biliyor musun? Konuşmuyor olabiliriz ama beraber aynı yerde durmak iyi bir başlangıç. | Open Subtitles | هل لديك أي فكرة كم تكلف الفساتين هذه الأيام حسنا ،نحن ممكن لا نتكلم |
| Sonra giyim mağazasına gidelim. Gelinlikleri altı seçeneğe indirdim. | Open Subtitles | دعنا نذهب إلى متجر الفساتين لقد حصرت إلى ستة فستاين |