| Teyzem, ailem Matla Nehrindeki bir Sel felaketinde öldüğünden bu yana beni yetiştiriyor. | Open Subtitles | خالتي هي من ربتني .. منذ مقتل والدي في الفيضانات في نهر ماتلا. |
| Yaz ortasında yağmur yağar, çöl ortasında Sel basar. | TED | عندما تمطر في الصيف ، تحدث الفيضانات في الصحراء. |
| Sanat, yangın, Sel, deprem tarafından yok edilebilir, çöpe atılabilir, ya da öylece sonsuza dek kaybolabilir. | TED | الفن يمكن تدميره بالحرائق أو الفيضانات أو الزلازل، أو إلقائه في النفايات، أو فقط نفقده للأبد. |
| Yılın bu zamanında seller ve tropikla yağmurlarla savaşıyoruz. | TED | نحارب الفيضانات ، الامطار الاستوائية في هذا الوقت من العام. |
| İnsanların çoğu seller ve yangınlar... yüzünden evsiz kalmış ve bu mahalleye yerleşmişti. | Open Subtitles | كانت عائلات كثيرة متشردة بسبب الفيضانات وأعمال الإحراق المتعمّد في أحياء الأقليات |
| Okyanusun ortasında, bir kasırga sırasında büyük bir Su baskını oldukça muhtemel. | Open Subtitles | , في وسط المحيط خلال الإعصار تعتبر الكثير من الفيضانات احتمالاً واضحاً |
| Duyduğuma göre iki yıl önce selde yok olan bir sınır köyünden gelmişsin. | Open Subtitles | سمعت بأنكِ من قرية على الحدود، ضاعت منذ سنوات في الفيضانات. |
| Alevin, selin ve alemin var sonra da eroin kullanabilirsin. | Open Subtitles | لديك الحرائق ولديك الفيضانات ولديك الشغب ولديك الرمي أثناء القيادة |
| selden trafik tıkandı. Lincoln ve Holland tünelleri kapandı. | Open Subtitles | لقد عوقت الفيضانات وسائل النقل و تسببت فى غلق كثير من الطرق و نفقى لينكلون و هولاند |
| Deprem, Sel ya da erozyon gibi. | Open Subtitles | مثل الزلازل أو الفيضانات المحلية أو شرائح طين. |
| Varoşlara gelen aileler Sel ve kundakçılık yüzünden evsiz kalmıştı. | Open Subtitles | كانت عائلات كثيرة متشردة بسبب الفيضانات وأعمال الإحراق المتعمّد في أحياء الأقليات |
| Sel suları yükseliyor, ama şimdilik güvendeler. | Open Subtitles | مستوى الفيضانات يرتفع ولكنهم بأمان في الوقت الحالي |
| Önceki kanunun 4. maddesi sadece Sel ve yangın durumlarına uygulanıyor, aksi ekte belirtilmemiş ise eğer. | Open Subtitles | الشرط الرابع للعقد السابق يتم تنفيذه فقط في حالات النيران و الفيضانات إلا إن تم تحديده في الملحق |
| Sel iyi olan her şeyi alıp götürdü. | Open Subtitles | سحبت الفيضانات بعيداً كثيراً مما كان جيداً |
| Sel sigortam yok da | Open Subtitles | سيكون علينا ان نمسح هذا انا ليس لدى تأمين ضد الفيضانات |
| Sel suları bu yükseklikteydi ve o şöyle dedi: | Open Subtitles | كانت مياه الفيضانات بهذا الإرتفاع ..وكانت كالذي يقول |
| Kar fırtınaları ve seller onun için hiçbir şey değil. | Open Subtitles | العواصف الثلجية و الفيضانات لا شيء بالنسبة له |
| Bu seller, orman canlılarını bir araya topluyor, bu da karşılaşmalara sebep oluyor. | Open Subtitles | تدفع هذه الفيضانات مخلوقات الغابة للتلاقي وهذا ما قد يقود لمواجهات |
| İnsanların çoğu seller ve yangınlar... yüzünden evsiz kalmış ve bu mahalleye yerleşmişti. | Open Subtitles | كانت عائلات كثيرة متشردة بسبب الفيضانات وأعمال الإحراق المتعمّد في أحياء الأقليات |
| Aracı Su ile doldurup sonra vinç halatıyla yüzeye çekmek. | Open Subtitles | الفيضانات السيارة، و ثم التراجع إلى السطح على كابل رافعة. |
| "Gelgit gibidir bir erkeğin ilişkileri, selde sürüklenir, kaderine doğru. | Open Subtitles | هناك لحظة مناسبة " يقومون بها الرجال بمهمتهم الذين يصارعون بها الفيضانات يبحرون للوصول الى النجاح والثروة |
| Bay Reynolds, Büyük Kanyon'daki selin uydu görüntülerine bakıyorsunuz. | Open Subtitles | السيد رينولدز، كنت أبحث في القمر الصناعي من الفيضانات في جراند كانيون. |
| İnsanları selden, depremlerden ve bunun gibi şeylerden kurtarmak için askere yazılmıştım ama onları öldürmek için değil. | Open Subtitles | لقد وقّعتُ لإنقاذ الناس من الفيضانات والزلازل ولكن ليس للقتل |
| Dün ile bugünü karşılaştırırsanız dünya haberlerinin çoğunu göreceksiniz — selleri ve yangınları ve depremleri göreceksiniz. | TED | وإذا لاحظتم الفرق بين صورة اليوم والبارحة ستشاهدون الكثير من أخبار العالم ستشاهدون الفيضانات والحرائق والزلازل |
| Ve volkanik patlamalar, depremler, yangılar, sellere ait raporlar... | Open Subtitles | و إنفجار البراكين و الزلازل ... والحرائق و الفيضانات |