| Yüksek performanslı bilişim ağları ile ve yakınlarınızda olan diğerleriyle niyetlerini anlamak için sürekliye yakın şekilde iletişiminizin olması gereklidir. | TED | يجب أن يكون لديك اتصال شبه مستمر مع شبكات الحوسبة ذات الأداء العالي والشبكات الأخرى القريبة لكي تفهم ما يقصدون |
| Son 100 yıldır bize yakın yaşayan mikroskobik yaşamla muhalif bir ilişkimiz var. | TED | في ال100 سنة الأخيرة، كانت لدينا علاقة خصومة مع الحياة المجهرية القريبة منا. |
| Cama yakın bir masaya oturmuştu, böylece gelen gideni görebiliyordu. | Open Subtitles | أخذنا المائدة القريبة من النافذة كي يتمكن الجميع من رؤيتنا |
| Licinia tapınağı temizlemek için her gün yakındaki bir çeşmeden su almayı öğreniyordu. | TED | تتعلم ليكينيا أن تجمع الماء كل يوم من النافورة القريبة حتى تنظف المعبد. |
| Ayrıca bir Kuzen her hafta oraya çiçek koymaz. | Open Subtitles | وأيضاً، القريبة لن تضع الزهور هناك في كلّ أسبوع |
| Bu görüntüleri kazanın gerçekleştiği yerin yakınındaki bir trafik kamerasından aldım. | Open Subtitles | لقد سحبت شريط التصوير من كاميرا المرور القريبة من حادثة شاحنتك.. |
| Geçen yıl, Kepler uzay gözlemevi Yakınımızdaki yıldızların çevresinde yüzlerce gezegen keşfetti. | TED | كان قد وجد مئات كواكب حول النجوم القريبة فقط. وإذا كان بإمكانك استقراء تلك البيانات، |
| Kimliklerde önce yakınlardaki veya yukarı bölgelerdeki ilçelere ait adresler görmeye başladık sonra başka eyaletlere ait adresler. | TED | بدأنا في الانتباه إلى بطاقات التعريف التي رأيناها: عناوين من المقاطعات القريبة والبعيدة ثم ببطء خارج الولاية. |
| Cama yakın bir masaya oturmuştu, böylece gelen gideni görebiliyordu. | Open Subtitles | أخذنا المائدة القريبة من النافذة كي يتمكن الجميع من رؤيتنا |
| Bulabilsem kapattırırım. Eğer evler ilk duraksa, sınıra en yakın olanlardan incelemeye başlamalıyız. | Open Subtitles | حسناً، إذا كان يمثّل وقفتهم الأولى فيجدر بنا البدء بالمنازل القريبة من الحدود |
| Okula çok daha yakın eleman arayan kahve dükkanları var, biliyorsun değil mi? | Open Subtitles | أتعرفين؟ هناك الكثير من محلات القهوة القريبة بكثير للمدرسة من هذه وتستأجر نادلات |
| Eğer buna sahipsiniz, diğer insanlarla iyi yakın ilişkiler içinde, anlamlı ve tatmin edici bir işte, daha fazlasına ihtiyaç duymazsınız. | TED | وان كنت تملك هذا .. العلاقات القريبة القوية الجيدة والعمل الذي يشعرك بالانجاز والمعنى فانت لا تحتاج اي شيء آخر |
| Ama şunu vurgulamak istiyorum, bir gruptaki alfa erkek olmak zorunda değil ve en yakın akrabalarımızdan birinde alfa bir dişi. | TED | ولكنني أريد أن أؤكد بأن الالفا في الجماعة ليس ذكراً بالضرورة، فهي أنثى في الواقع في أحد مجتمعات القريبة لنا. |
| Ve birkaç önemli sektörde nispeten yakın vadede uygulamaları olduğunu düşünüyoruz. | TED | ونظنّ أنّ هناك بعض القطاعات الهامّة التي لها نوع من التطبيقات القريبة المدى. |
| Yüksek frekanslı sesler, kafanız tarafından uzak kulaktan bloke oldukları için yakın kulağa daha yoğun gelir. | TED | أما الأصوات عالية التردد فستبدو أشد للأذن القريبة لأن رأسك تحجبها عن الأذن البعيدة. |
| yakındaki akarsulardan su almak için yürürdük. | TED | كنا نشق الطريق المضنية لجلب الماء من الجداول المائية القريبة. |
| Bununla birlikte, bir taraftan gelen düşük frekanslı ses, uzak olandan mikrosaniyeler önce yakındaki kulağa ulaşacaktır. | TED | أما صوت منخفض التردد قادم من جانب واحد سيصل إلى الأذن القريبة قبل البعيدة بأجزاء من المليون من الثانية. |
| Kuzen Charlotte rolü için de Bette'yi düşünüyorsun sanırım. | Open Subtitles | وأعتقد أنك تريد بيتي لتلعب دور القريبة شارلوت |
| Bulutsu yakınındaki parçalar çekim alanına girer ve güneşin etrafında dönmeye başlar. | Open Subtitles | القريبة يتم سحب أجزاء من سديمها ، والبدء في دوامة حول الشمس. |
| Bunu yaparak Yakınımızdaki daha zor şartlarda yaşayan bir topluma yardım edebilir miyiz? | TED | هل بوسعنا فعل ذلك وهل يمكننا الوصول إلى المجتمعات القريبة الأكثر حرماناً، ومد يد العون لهم؟ |
| Biz de yakınlardaki taş ocaklarına gitmeye karar verdik, bir dağın, üreticiden satın aldığın kusursuz kare bir çiniye dönüştüğü süreci daha iyi anlamak için. | TED | لذلك قررنا الذهاب إلى المحاجر القريبة لنفهم العملية التي تحول الجبل إلى بلاط مربع كالذي تشتريه من الموزع. |
| Houston gibi nehir deltalarının üstüne kurulmuş şehirlerde bu binalar eninde sonunda tamamen suya kapılarak yakınlarındaki kanalları ezilmiş beton ile doldururdu. | TED | في المدن المبنية في دلتاوات الأنهار كمدينة هيوستن، هذا النوع من الأبنية سيغرق تمامًا في النهاية، مالئًا روافد الأنهار القريبة بقطع الأسمنت. |
| Dosyasına göre yaşayan tek akrabası o. | Open Subtitles | والدته. طبقا لملفه. إنّها القريبة الوحيدة الحيّة. |
| Ben kurmak gerekir proksimal damar kontrolü , bu yüzden çapraz kelepçeaort var . | Open Subtitles | يجب أن نسيطر على الأوعية الدموية القريبة يجب أن أصل إلى الشريان الأورطي عبر المشبك |
| Kendine bir isim bul ve kamu hizmeti görevinin yakınlarında çalış. | Open Subtitles | أختر لك اسم شهرة اعمل في المناطق القريبة من الخدمات الإجتماعية |
| Kısa süreli hafıza kaybı bu tip yaralanmalarda sıkça görülür. | Open Subtitles | فقدان الذاكرة القريبة أمر شائع في هذا النوع من الإصابات |
| yakından nasıl yaptıklarını görmek istiyordum. | TED | وكنت اتساءل كيف يمكن لهم فعل هذا من مسافتهم القريبة. |
| Ve testler Civardaki çiftliklere yayılıp yayılmadığını belirlemek için devam ediyor. | Open Subtitles | يتم إجراء اختبارات لتحديد ما إذا كان موجودا في المزارع القريبة |