| Fasulye, sürpriz bir şekilde, görüşme için ajansa ketçap'ı getirmiş ve herkes heyecanlanmış. | Open Subtitles | بشكل مفاجئ، رجل الفاصولياء أحضرت رجل الكاتشاب لاجتماع في الوكالة والجميع كان متحمّسًا، |
| Ama artık devir ketçap devri. | Open Subtitles | لكن الآن، من الواضح، الكاتشاب هو المُسيْطر |
| Bir bakalım, ketçap şişelerini silebilirim ya da peçetelerden kuğular yapabilirim. | Open Subtitles | دعوني أرى، يمكنني مسح زجاجات الكاتشاب أو أجرب صنع بجعات من المنادل الورقية. ماذا.. |
| Hangimiz en fazla ketçabı mideye indirecek görürüz. | Open Subtitles | لنرى من يمكن ان يلتهم عدد اكبر من باكيت الكاتشاب |
| Geleneklerine... bağlı her Amerikalı bilir ki hamburgerin üzerine... koyulabilecek tek çeşni ketçaptır. | Open Subtitles | كل امريكى من ذوى الدم الاحمر يعلم ان التوابل الوحيدة التى توضع على الهامبرجر هى الكاتشاب |
| Sahneme kimsenin umurunda değilmiş gibi ketçap lekesiyle çıkmasan iyi olur. | Open Subtitles | لا يمكنك الصعود إلى المسرح وهناك لطخة من الكاتشاب على وجهك كأن هناك من يهتم |
| Umarım ketçap da aynı hataya düşer de onları neye uğradıklarına şaşırtırsın. | Open Subtitles | آمل بأن يخطئوا جماعة الكاتشاب بنفس الخطأ حتى تذهلي عقولهم. |
| ketçap ile domates sosu arasındaki fark nedir? | Open Subtitles | إذًا، مالفرق بين الكاتشاب وصلصة الطماطم؟ |
| Bu ketçap paketleri o iğrenç koltukaltına yapışmasın. | Open Subtitles | لا تدع عبوات الكاتشاب تعلق في إبطيك المقززان |
| Adam içeri girip fazladan ketçap istese herifi tanımazlar. | Open Subtitles | لا يعلموا اذا كان ابن العاهره ذاك اتى وسأل عن المزيد من الكاتشاب |
| Sosisliye ketçap sıkan bir kızım olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أنّ لي إبنة تضع الكاتشاب على الهوت دوغ |
| İşte, saat 12 yönünde ketçap, dörtte hardal, sekizde mayonez var. | Open Subtitles | هاك، الكاتشاب أمامك، الخردل إلى اليمين، والمايونيز إلى اليسار. |
| - Jeffy sadece biraz ketçap istedi, ve Jeffy sadece bir elma istedi. | Open Subtitles | جيفى أراد بعض الكاتشاب جيفى أراد تفاحة |
| ketçap paketlerini dört koltuk öne kadar fışkırtabiliyor. | Open Subtitles | يمكنها رمي الكاتشاب حتى اربعة مقاعد |
| O hamburgerin içinde çok fazla ketçap var. | Open Subtitles | هناك الكثير من الكاتشاب في هذه الهمبرغر |
| Masaları temizliyorum, ketçap şişelerini dolduruyorum. | Open Subtitles | أنظف الطاولات وأتزوج من الكاتشاب |
| -Kokarca, köpek boku, ketçap. -Oh. | Open Subtitles | ظربان ، فضلات كلب ، وبعض الكاتشاب |
| - Glen, ketçabı uzatır mısın? | Open Subtitles | جلين هل مررت لى الكاتشاب من فضلك |
| Hamburgere koyulabilecek tek sos ketçaptır! | Open Subtitles | ان التوابل الوحيدة التى توضع على الهامبرجر هى الكاتشاب |
| Aslında, yüzümde ketçapı çok severim. Çünkü, cildin gençleşmesine iyi geliyor. | Open Subtitles | بالواقع أنا أحب الكاتشاب على وجهي فهو يناسب بشرتي |
| Yani, o şu anda, o karanlık yerde oturmuş, ketçaplı kraker yiyor. | Open Subtitles | أقصد, إنه جالس هناك في الظلام, يأكل الكاتشاب على المفرقعات |
| Her şeyde şeker vardır. Hiç ummayacağın yerlerde. Mesela ketçapta. | Open Subtitles | هناك سكر في كل شئ في أشياء ما كنت لتتوقعينها, مثل الكاتشاب |
| Kapa çeneni, bana yalan söylemenin üzerinden tam 14 dakika geçti. | Open Subtitles | -وبعض الكاتشاب اخرس, لديك 14 دقيقة لتخبرني لم كذبت علي ؟ |