| Çevreye, civa, kadmiyum ve kurşun gibi zararlı maddeleri salıyoruz. | Open Subtitles | نحن نطرح في البيئة جميع أنواع الكيماويات كالزئبق، الكادميوم والرصاص |
| Fark ettiğinizi gibi kendisine ait nikel kadmiyum bir güç kaynağı var bu yüzden de telefon hattından saptanması mümkün değil. | Open Subtitles | لاحظو هنا مصدر الطاقة المستقل المصنوع من النيكل و الكادميوم و لا يمكن تعقبها على الخط |
| Marihuananın yetiştiği toprakta kadmiyum olmalı. | Open Subtitles | لا بد أنه كان هناك الكادميوم في التربة التي كانت تزرع بها الماريجوانا |
| Kurşun-asit ve nikel kadmiyum geri dönüştürüyorlar. | Open Subtitles | حسناً ، أنهم يعيدون تدوير حمض الرصاص ، و الكادميوم و النيكل |
| Cadmium'un belirtilerini arıyorum. | Open Subtitles | ندعوه بزُرقة الكادميوم. |
| Ancak eski piller, kurşun ve kadmiyum içeriyor. | Open Subtitles | ولكن البطاريات القديمة ، أنها تطلق الرصاص و الكادميوم |
| kadmiyum ve kurşun kullanan fabrikaları bulmanın nesi bu kadar zor ki? | Open Subtitles | ما هي هي المصانع المعطلة التي تستخدم الكادميوم والرصاص؟ |
| kadmiyum zehirlenmesinden dolayı kan testlerim yalancı pozitif çıkmış. | Open Subtitles | كان إختبار دمي إيجابية كاذبة الناجم عن تسمم الكادميوم |
| Bedenime damla damla kadmiyum veren bir seruma bağlanıp kaldım. | Open Subtitles | أجل، مرح، لقد تعلقت بوريد يصرف الكادميوم من جسدي |
| kadmiyum sülfoselenit, çinko oksit, mangan dioksit. | Open Subtitles | " سلفوسيليونايد الكادميوم " أوكسيد الزنك " " ديوكسيد المنجنيز " |
| Rengine bakılırsa, kadmiyum. | Open Subtitles | وبالحكم على لونها أظنُّ أنّه الكادميوم |
| Arsenik, kadmiyum kurşun ve bakır. | Open Subtitles | -الزرنيخ"، "الكادميوم"، "الرصاص" و"النحاس" ". هذا رائع. |
| Haberlere göre kadmiyum damarları açılırken bir tünel çökmüştü ve insanlar dumandan ölüyorlardı. | Open Subtitles | الأخبار أشارت إلى أن إنهيار نفق أدى إلى تمزيق أوردة الكادميوم الكادميوم : عنصر فلزي وكان الأشخاص يموتون بسبب الأبخرة السامة |
| Daha egzotik bir malzeme olan büyük siyah bir kristal şeklindeki kadmiyum selenürü alıp bu malzemeden nanokristaller oluşturduğunuzda ve bunları bir sıvının içine koyup üzerine ışık tuttuğunuzda, parlar. | TED | أما لو أخذت مادة غريبة مثل سيلينيد الكادميوم -- التي تشكل بلورات سوداء كبيرة -- إذا قمت بعمل بلورات نانوية من هذه المادة ووضعتها في سائل، وسلّطت النور عليها، فإنها تشعُ وتتوهج، |
| Bozuk şişe suyundan kadmiyum. | Open Subtitles | أو "الكادميوم" من تلوّث المياه المعبأة |
| Sonra fark ettim ki, kadmiyum çekirdeğin karşıtlığını tersine çevirerek kinetik dengeye ulaşabilirim. | Open Subtitles | لقد أدركت بأنَّ عدم الإستقرار الحركي يمكن أن يُوجَّه... وذلك بعكس تقاطب عنصر "الكادميوم" المركزي |
| Tırnaklarında nikel ve kadmiyum var. | Open Subtitles | (آثار النيكل والكادميوم) كانت تحت أظافرها *الكادميوم والنيكل هم عناصر كيميائية* |
| kadmiyum zehirlenmesi. | Open Subtitles | تسمم الكادميوم |
| Biz buna Cadmium'un belirtileri diyoruz. | Open Subtitles | ندعوها بزُرقة الكادميوم. |