| Bu mevsimde, kestane ağaçları parklar ve bulvarlarda çiçek açmaya başlamıştır. | Open Subtitles | الكستناء في أزهى حالاته الآن في الحدائق والطرق. |
| Gerçek meyveli çilek reçeli, kestane ezmesi. | Open Subtitles | مربى الفراولة بفاكهة حقيقية، بعض حبات الكستناء |
| Doğumdan bir süre sonra; kestane toplamaya gitti ve bir uçurumdan düştü. | Open Subtitles | ماتت السنة الماضية ليس طويلًا بعد ولادتها كانت تقطف الكستناء ، وسقطت من الجرف |
| Sadece Kestaneler de değil, karaağaçlar da ölüyor. | Open Subtitles | ليست أشجار الكستناء فقط, وأشجار الدردراء في طريقها أيضا |
| Ardından epey miktarda sakatatı alıp, ...kestane ve domuz pastırmasıyla sote yaparsın. | Open Subtitles | ثم تأخذ كومة، جدياً، من أحشاء العجل، وتسلقها مع بعض الكستناء وبعض لحم الخنزير الكندي. |
| İki fıçı kestane aldım akşamları atları bununla besleyeceksin. | Open Subtitles | أحضرتُ برميلين من جوز الكستناء بالحديقة يمكنكَ تقشيرهما خلال المساء. |
| Burada çok fazla kestane yediği yazıyor. Bekle bir saniye. | Open Subtitles | مكتوب أنه تناول الكثير من الكستناء - تمهلا قليلًا - |
| Peki karışımın içine ne kadar kestane koyuyorsunuz? | Open Subtitles | نعم إذاً، ما كمية الكستناء التي تضيفينها؟ |
| Bizde de, sucuk, hindi ve kestane şekeri olacak. | Open Subtitles | كان لدينا السجق و لحم الديك الرومي المحشو و الكستناء. |
| Kafasındaki yaradan alınan parçacıkları test ettim, cinayet silahı kestane ağacından yapılmış. | Open Subtitles | لقد قمت بفحص الشظايا من جرح رأسها وسلاح الجريمه كان مصنوع من الكستناء |
| Silahın kestane ağacından yapıldığını söylediğini sanıyordum. | Open Subtitles | لقد اعتقدت أنكى قلتى أن السلاح كان مصنوع من الكستناء |
| 20. yüzyıl başlarında, doğu Amerika'daki kestane ağacı varlığı yaklaşık dört milyardı ve bir küf mantarı yüzünden bu ormanlar tamamen yok oldu. | TED | في بدايات القرن العشرين، تعرَّض قطاع الكستناء شرق أمريكا، والذي يشمل ما يقارب أربع مليارات شجرة، لهلاك تام بسبب عدوى فطرية. |
| Ateşte kestane kızarttığımız günleri ve o zamandan beri ne çok şey olduğunu. | Open Subtitles | ... كيف كنا نحمص الكستناء حول النار و ما تلا ذلك من أحداث كثيرة |
| Yere iki tane kavrulmuş kestane fırlatıp attı ve, bir orospuya hitap eder gibi: | Open Subtitles | ألقى Ηe اثنين الكستناء المحمصة على الأرض، وقال: كما لو كنت العاهرة: |
| Dağılmış kestane ağacının altında köyün nalbantı duruyor. | Open Subtitles | "تحت شجرة الكستناء الوارفة, يقِف حدّاد القرية. |
| kestane. Ayrıca mısır da yokmuş. | Open Subtitles | الكستناء ، لم يكن هناك ذرة أيضاً |
| Pişirdiler, yağ gezdirdiler ve popomdan kestane doldurdular. | Open Subtitles | ...بهذا الحساء و الزبد... و الكستناء المحشو في سرتي... |
| * Kestaneler kızardı, ateşimi yakıyor * | Open Subtitles | أيها الكستناء المشوي سوف أفتح النار |
| Henüz Dan'in kestanesini ateşe vermemiş olabilirsin ama omuz silkerek, gözünü kaydırarak da aynı havayı veriyorsun. | Open Subtitles | قد لا يتم تحميص الكستناء دان ... بعد ... ولكن لايستطيع الكتف هنا، وهو رافض تبدو هناك |
| Bana at kestaneleri arasında sadece kokusunu kullanarak nasıl yaban domuzu avlanacağını öğretti. | Open Subtitles | علمني كيف أتعقب ذكور الخنازير من خلال بساتين الكستناء فقط بحاسة الشم |
| Işıkları astık, kurabiyelere şekil verdik, ağacı süsledik eti kıydık, kestaneyi kızarttık, gümüşü parlattık, ışık şeridini çözdük Noel butunu bile saatlerce yağladık! | Open Subtitles | اعني, نحن ثبتنا الاضواء وجمدنا الكوكيز وعلقنا الحلي وايضا قطعنا اللحم وحمصنا الكستناء |