| Artı, kupon biriktiriyoruz ve büyük büyükannemle birlikte berbat bir evde yaşıyoruz. | Open Subtitles | ايضا، نجمع الكوبونات و نعيش في منزل سيء مع جدة والدتي المجنونة. |
| Sonunda düzgün bir takım almaya yetecek kupon biriktirdim. | Open Subtitles | اخيرا, لقد وفّرت ما يكفى من الكوبونات لشراء بدلة محترمة كارلا |
| kupon ekonomi yapmanın güzel bir yoludur. | Open Subtitles | عليك أن تفعل ما أفعل و تقطع الكوبونات كوبونات؟ |
| kuponlar eğlence içindi. Bugünün eğlencesi. | Open Subtitles | هذه الكوبونات كانت لطرد الملل بباقي اليوم فقط. |
| Belki de kuponlar için üstelememeliydim. | Open Subtitles | ربما ماكان عليّ أن أُلح عليها بموضوع الكوبونات |
| kuponları bana ver. Ben yarın şekeri marketten alırım. | Open Subtitles | يوزع السكر حينما يقرر هو من الأفضل أن تعطيني الكوبونات |
| Aslında bu aynı zamanda benim için de bir hediye sayılır çünkü kuponların yarısı seks ile ilgili. | Open Subtitles | اجل , بطريقة ما انها هدية لى لأن نصف الكوبونات من اجل المُضاجعة |
| El Paso'ya taşınmak, plak dükkanında çalışmak, Tommy ile sinemaya gitmek, kupon kesmek bunlar gizlenmek için işçi arı kılığına girme, kovana karışma çabaları. | Open Subtitles | لقد كنت فى إلباسو تعملين فى محل للإسطوانات وتذهبين إلى السينما مع تومي إعداد الكوبونات |
| Hatta kendine peşin ödenmiş o küçük kupon kitapçıklarından da alabilirsin. | Open Subtitles | الآن يمكنك الحصول على الكوبونات الدفوعة مسبقاً |
| İstediği şeyleri ne zaman isterse yapacağım bir kupon defteri hazırlayıp verdim. | Open Subtitles | لذا صنعت لها كتيب من الكوبونات لأشيائها المفضلة و الذى سأقوم بها فى اى وقت تريدة |
| Muhteşem kostüm yarışmasını ve Scranton/Wilkes-Barre kupon kitabını kazanan Oscar Martinez. | Open Subtitles | و الفائز في مسابقة التنكر و الذي سيكسب جائزة كتيب الكوبونات هو أوسكار مارتيناز |
| Ben kupon biriktirip, indirimden alışveriş yapmaya alışkınım. | Open Subtitles | أنا معتادة على قص الكوبونات والشراء بالجملة |
| İçki söyleyelim. kupon var hala değil mi? | Open Subtitles | دعونا نحصل على المزيد من الشراب لديك تلك الكوبونات, صحيح؟ |
| Gördünüz mü, işte bu yüzden siz kupon kesip biriktirirken ben yedi basamaklı paralarla uğraşıyordum. | Open Subtitles | لهذا السبب كنت أصفي سبعة أشكال بينما كنتم أيها الحمقى تقصون الكوبونات |
| Şimdi bana nasıl kuponlar gelecek, biliyor musun? | Open Subtitles | هل لديك فكرة عن الكوبونات التى سأستخدمها التى سأذهب بها للسوق الأن |
| Bu kuponlar sayesinde kontrol noktası engelini kolayca aşabiliriz. | Open Subtitles | بإمكاننا تجاوز نقطة التفتيش بهذه الكوبونات. |
| Tek yapman gereken sahte kuponlar dağıtmak. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله إلقاء هذه الكوبونات المزيفة، صحيح؟ |
| O kuponları benimle kullanmanız lazım ki yoldan çıkmayayım. | Open Subtitles | عليكم فعل هذه الكوبونات معي أيها الرفاق لتبقوني على الخط المستقيم |
| Üstelik hala kuponları Jen'e verebilirim. | Open Subtitles | الزائد، أنا يُمْكِنُ أَنْ ما زِلتُ أَعطي الكوبونات إلى jen |
| Anladım, sadece dün geceden sonra bu sabah uyandığımda kuponların hayaliyle büyülenmiştim. | Open Subtitles | فهمته، إنه فقط بعد ليلة أمس، صحيت مسحورة بفكرة الكوبونات. |
| Size bir sürü içki kuponu verebilirim. | Open Subtitles | هل تعلم ماذا سأفعل من أجلك؟ سوف أعطيك الكثير من الكوبونات. |
| Annem kilere bir sığınak kurdu ve içini hayatta kalmak için gerekli olan ekstrem kuponculuk yaparak aldığı şeylerle doldurdu. | Open Subtitles | امي جهزت قبو النجاة و ملأته بكل الأشياء الضرورية للنجاة، التي اشترتها بإستخدام الكوبونات. |
| Bu tam olarak ödeme kuponlarını verdiğinde, ve gün boyu makasla kestiğimizi söylediğinde olan şeyle aynı şey. | Open Subtitles | هذا بالظبط ما حدث عندما اعطيتي المحاسب الكوبونات وقلت لقد كنا نتقطع اليوم كلة |
| O kuponlardan bir kaç tanesini aldım. | Open Subtitles | و أخذتُ بعضاً من تلك الكوبونات |