| Evet, aralarında elmas yüzük, inci küpeler... bir sürü para ve Aguascalitesile tren soygununun olduğu tarihli tren bileti olanlar var. | Open Subtitles | آجل , يبدو فيما بينهم .... أن لديهم خاتم ماسى الأقراط اللؤلؤية ، الكثير من الأموال .... |
| Çelik mavi gözlerin İnci kabzalı silahlarınla | Open Subtitles | بعيونك الزرقاء الفولاذية# #و أسلحتك اللؤلؤية |
| Çelik mavi gözlerin İnci kabzalı silahlarınla | Open Subtitles | بعيونك الزرقاء الفولاذية# #و أسلحتك اللؤلؤية |
| Eğer her gece bizim çiftleşmemizi istemese cennetin kapılarına nöbetçi dikmezdi. | Open Subtitles | أن نضاجع كل ليلة لما جعل قضيباً ليحرس تلك البوابة اللؤلؤية |
| Beni biraz daha bekletirse onu cennetin kapılarına daha erken göndereceğim. | Open Subtitles | أنا سوف ارسله إلى البوابة اللؤلؤية مبكرا إذا جعلنى انتظره اكثر |
| Aslında biz başka türlü bir inci gerdanlıktan bahsediyoruz. | Open Subtitles | نحن نقصد النوع الآخر من العقود اللؤلؤية |
| Ve bende inci beyazı Bentley istiyorum. | Open Subtitles | واريد ايضاً السيارة البيضاء اللؤلؤية |
| Elbette, ama bir bahis yapacaksan neden Aziz Peter ve inci gibi beyaz kapıların aksine bilime basmıyorsun paranı? | Open Subtitles | بالطبع، لكن إذا كنت تنوين إجراء رهان لماذا لا تراهنين على نظرية علمية خلافاً للقديس (بيتر) والبوابات اللؤلؤية البيضاء؟ |
| Karabaş ya da Minnoş cennetin kapısından geçebilecekler mi? | Open Subtitles | إذا كانَ جوجو أو مَفي سيجتازُ تلكَ البوابَات اللؤلؤية |
| Ama cennetin kapılarına giden limuzininin şoförü olabilirim. | Open Subtitles | لكن ما أستطيع فعله .. هو أن أكون سائقكِ في مشوار الليموزين إلى الأبواب اللؤلؤية |
| cennetin kapısında buluşalım küçük hırsız. Beni hayal kırıklığına uğratma. | Open Subtitles | أعتزم لقائك عند البوابات اللؤلؤية بشكل كامل أيها اللص الصغير، إيّاك أن تجرؤ على أن تخيّب ظنى! |