| Bundan tuhaf bir zevk mi alıyorsun? | TED | هل يجعلك هذا تحس بنوع من اللذة المنحرفة؟ |
| Doğanın bulduğu en etkili... zevk verme sistemidir. | Open Subtitles | انه الأكثر فعالية في نظام اللذة الجنسية الذي ابتكرته الطبيعة |
| Aşık olmak, herşeyi paylaşmayı gerektirir... zevki de acıyı da. | Open Subtitles | لأن في الحب لا بد من مشاركة كل شيء اللذة والألم |
| Sana bu zevki tattırmam. Haydi, ateş et. | Open Subtitles | لن أمنحك تلك اللذة عليك أن تتقدم و ترديني. |
| Bu çok hoş çünkü ferahlatıcı ve lezzetli bir şeyin somut örneği. | TED | انها مميزة لانها تحمل في طياتها الانتعاش و اللذة |
| Böyle lezzetli olabileceğini bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أن الطعام يمكنه أن يكون بهذه اللذة |
| Ve onların ilerlemelerini görmek size çok büyük bir haz verir. | TED | ويمنحك ذلك قدرًا كبيرًا من اللذة, لتشاهدهم يمضون قدمًا. |
| Lezzetlilik. Rico, şuna biraz şuur çak. | Open Subtitles | اللذة – ريكو), أعده إلى رشده) - |
| Kızından cinsel zevk aldığını itiraf etmez. | Open Subtitles | لن يعترف باستغلاله لابنته بغرض الحصول على بعض اللذة الجنسية |
| İnsan ve eşya yakmak bu dünyada tattığım tek zevk. | Open Subtitles | حرق الناس والأشياء هي اللذة الحقيقية الوحيدة التي وجدتها على هذه الأرض |
| zevk uğruna, macera uğruna, şehvet uğruna. | Open Subtitles | من اجل اللذة, المغامرة. من أجل الشهوة |
| Ses de çıkarma. zevk için sakla. | Open Subtitles | أو تصدر صوتاً احتفظ به لأجل اللذة |
| Onlara bu zevki tattırmanı istemiyorum. | Open Subtitles | لا أريد منحهم اللذة. |
| İkimiz de küçük bir zevki hak ettik. | Open Subtitles | إنه حول قليلا من اللذة |
| Sapık orospu çocuğu! Bu zevki sana tattırmayacağım! | Open Subtitles | أنت مريض أيها الحقير لن أمنحك اللذة! |
| Zevkle zevki karıştırmak kadar değil. | Open Subtitles | ليست بحجم خلط اللذة باللذة |
| Yeşil fasulye hiç bu kadar lezzetli olmamıştı. | Open Subtitles | البازلاء الخضراء لم يكن مذاقها بهذه اللذة |
| Yemeğin bu kadar lezzetli olacağını hiç düşünmemiştim. | Open Subtitles | لم يكن لديّ اي فكرة أن الطعام يمكن أن يكون بهذه اللذة |
| Bu burgerleri bu kadar lezzetli yapanın ne olduğunu kimse bilmiyordu. | Open Subtitles | لم يكن أحد يدري يقيناً ما كان المكون الذي جعل تلك الشطائر في غاية اللذة |
| Kim bir balığın fazla pişirildikten sonra lezzetli olmasını sağlayabilir ki? | TED | من يمكنه أن يجعل سمكة بهذه اللذة ... حتى بعد أن بالغ في طهيها؟ |
| Burada, yani yasanın özünde bize uyguladığı müstehcen bir haz vardır. | Open Subtitles | هناك نوع من اللذة الفاحشة في ممارسة القانون |
| Lezzetlilik. | Open Subtitles | اللذة! |
| orgazm oldu, olmadı. Şu orgazm, Bu orgazm . | Open Subtitles | هي شعرت بلذة الجماع، وهي لم تشعر، هذه اللذة وتلك اللذة |