| O zaman elmasları Los Angeles'e götürene dek hoş sözleri bırak. | Open Subtitles | - جيد لذا وفّرُ الملاحظاتَ اللطيفةَ بعد ان توصل الماسِ إلى لوس أنجليس. |
| Gitmeden önce söylediği o hoş sözler. | Open Subtitles | الأشياءَ اللطيفةَ اللتي ليست من طبعها |
| Ama hoş eldivenler. | Open Subtitles | لكن القفازاتَ اللطيفةَ. |
| Tekrar üflediğimde... başka biriyle çift olun ve... benim hakkımda en hoş hikayeyi anlatan özel olarak yazacağım yılbaşı tebrik kartımı alıcak. | Open Subtitles | عندما أَنْفخُه ثانيةً... زوج فوق مَع شخص ما ما عدا ذلك، و الشخص الذي يُخبرُ القصّةَ اللطيفةَ سَيُصبحُ a إشارة خاصّة في نشرةِ أخبار عيد الميلادَ. |