"اللعبةِ" - Translation from Arabic to Turkish

• oyunu
• oyunun
• oyun
• oyuna
• oyunda
• maça
• maç
• maçı
• Maçtan
• oyundan

Şimdi, bu oyunu seveceksin. Mükemmel bir elin olacak.
الآن، أنت ستحب هذه اللعبةِ أنت ستحصل مجموعة أوراق رائعة

Keşke şu oyunu oynamayı bıraksanız.
أَتمنّا يا أولادَ ان تتوقّفْوا عن لِعْب تلك اللعبةِ.

Yere düşünce, oyunun parçası sandım.
عندما نَزلَ، إعتقدتُ بأنّه كَانَ جزءَ اللعبةِ.

- Bu oyunun amacı ne, söylesene?
ما الهدفُ من هذه اللعبةِ , أتلى الَصلاةَ؟

Bu oyun ona büyük bir heyecan ve zevk veriyor.
أُصبحُ عصبي جداً. ألَمْ هذه اللعبةِ تُومَضَ ومثيرةِ؟

Gerçekten oyuna devam etmek için uygun bir zaman değil.
في الحقيقة أنا لا أعتقد الآن وقت طيب لمُوَاصَلَة اللعبةِ.

Yani nerede olduklarını çözene kadar onları oyunda tutmaya devam edeceğiz?
لذا نَبقيهم في اللعبةِ حتى نَفْهمْ أين هم؟

Benimle aptal oyunu oynama.
لا تَلْعبُ أبداً تلك اللعبةِ الغبيةِ مَعي.

BU oyunu ERKEK GiBi OYNAMAYI OGRENiRSiNiZ.
يَتعلّمُ أَنْ يَلْعبَ هذه اللعبةِ مثل الرجالِ.

Bu oyunu kazanmak için şövalyeler gerekiyor.
لكى ترِبْح هذه اللعبةِ , أنت سَتَحتاجُ فرسانَكَ.

oyunu bu denli uzatmaya niyetim yok.
أنا لا أَنْوى تَرْك اللعبةِ تَدُومُ تلك لمدة طويلة.

Kimse etrafta yokken, bu oyunu oynamayı unutmayayım.
يَجِبُ أَنْ أَتذكّرَ كي ألعب هذه اللعبةِ عندما أكون وحدي

Bu oyunun iki taraflı oynanması gerekir, değil mi baba?
هذه اللعبةِ صنعت ليلعبها جانبانِ، اليس كذلك أبي؟

Hey, bu oyunun gerçekte ne ifade ettiğini hatırlamaya çalış.
يا، يُحاولُ أَنْ يَتذكّرَ ما هذه اللعبةِ حقاً حول. إذهبْ. لاتقلق.

Hey, bu oyunun gerçekte ne ifade ettiğini hatırlamaya çalış.
الذي لا تُحاولُ التَذْكير الذي هذه اللعبةِ حقاً حول.

Bu oyun, o ikisinin hayatıyla birlikte sona erecek.
هذه اللعبةِ سَتَنتهي بها حياة هؤلاء الرجلين.

Şu kırmızı boya atan silahlarla oynanan oyun, bilirsin.
تلك اللعبةِ بالأسلحةِ التي تَضْربُ الطلاءَ الأحمرَ

SUNSHiNE, ALAN, GLASCOE, DAViS oyuna.
نحن سَنَضِعُ شروقَ شمس، ألن , ، ديفيس. أنت سَتَلْعبُ كلتا الطرق , إستراحة اللعبةِ.

Bu oyunda amatörlere yer yok.
لا مكان للهواة في هذه اللعبةِ.

Daha sonra da biraz takılıp, pazar günkü maça gidiyorum.
وبعد ذلك أَصِلُ إلى أُعلّقْ خارج ويَذْهبُ إلى اللعبةِ يوم الأحد.

Bu maç umurumda bile değil. Biz maçı çoktan kazandık!
أنا لا أَهتمُّ بهذه اللعبةِ لقد ربحنا سابقاً

Maçtan önce Frederick'le oturup ona gerçeği söylemeliyim.
التخمين سَ يَجِبُ أَنْ يَعْضَّ الرصاصةَ، إجلسْ يوم السبت قبل اللعبةِ وتَقُولُه الحقَّ.

Bunu söylemek istemezdim ama sanırım sen bu oyundan pek anlamıyorsun.
أنا لا أُريدُ أنْ أكُونَ الواحد الذى يقَول هذا، لكن أنا لا أعتقد أنك جيد فى هذه اللعبةِ.